Sonbahar yağmurları nihayet geldi. Kiremit rengi yaprakların zemini kapladığı, ağaçlarla dolu sokaklarda güz bir kartpostal gibi. Gel gör ki şehrin merkezine inmek sonbaharı bir resim havasından uzaklaştırıyor ve realitenin soğukluğu ile karşılaştırıyor insanları. Kaldırımların gittikçe daraldığı şehrimizde yürümek zorlu bir parkur maratonunu andırmıyor mu?
Konteynerlerle dolu kaldırımlarda yayalara düşen daracık alana bir de bisikletler, motorlu taşıtlar da girince gel de yürü bu hengamede…
Yayalar soğukta, yağmurda da olsalar bazı klimalı araç sahiplerinin sabırsızlıkları yüzünden yol beklemek zorunda çoğu noktada. Yayaların bitmeyen çilesi artan araç sayısı, kapanan yol ve cadde sayısının artması ile de paralel olarak artıyor.
Trafik sorunu Türkiye’nin geneline mahsus olsa da depremi yaşayan kentlerde yıkım-yapım çalışmaları nedeniyle sık sık güzergahların değişmesi daha büyük sıkıntıya sebep oluyor.
Sürücüler için sıkıntı bir bilgisayar oyunundaki gibi açık yol bulmak için turlamaları ve buldukları yollarda upuzun kuyrukta ilerlemeye çalışmaları.
Stresli ve hataya yer olmayan bu yolculuklarda arabanızın tutukluluk yapıp birkaç saniye durması bile korna sesleri ile ikaz edilmenize neden oluyor. Yayalar ise dar kaldırımlarda yürüme telaşesinde. Zaten boyalı ayakkabı yok şehirde. Bu cümle galiba izah ediyor durumu.
Toz ve toprağın daha yeni boyanan ayakkabıları kendi haline bırakması düşünülemez. Yaya halde iseniz bunu zaten göze alıyorsunuz ve amacınız nispeten daha az toprağa, daha az taşa girmek. Sıtmapınarı, Aslanbey, Çukurdere, Niyazi Mısri, Cengiz Topel, İstiklal, Üçbağlar, Küçükmustafapaşa gibi mahallelerin civarında yürümek büyük çile.
Ağır hasarlı metruk binalar hızla yıkılıyor. Bu iş tüm çilesine rağmen bir an önce bitmeli. Çünkü bu ağır hasarlı binalara her şeye rağmen girip çıkan insanların sayısı tükenmedi bütün riske rağmen.
Pek çok kez neredeyse kolonu düşecek binalardan sesler duyup, içerisinde insanların olduğunu görüyoruz. Uyarılar maalesef kâr etmiyor. Her binanın başına da bekçi dikilemeyeceğine göre bu yapıların hızla yıkılması artık kaçınılmaz oldu…
Bu yazıyı içinizi daraltmak için yazmadım. Birazcık konuyu değiştirmek için Malatya’nın nostalji videolarından birini açtım ve 1989 yılına ait video görüntülerini izliyorum.
Nostalji fotoğraflardan daha heyecan verici bir şey varsa o da videolardır diye düşünüyorum. O yıllara ait bu kadar uzun bir kaydın eklenmiş olması sevindirici.
Şeker Fabrikası’ndan Kernek’e kadar da her yeri görüntülemiş kaydı çeken hemşehrimiz. Nispeten daha rahat trafik, daha temiz caddeler, daha mütebessim çehreler dikkati çekiyor hemen.
Malatya’yı Malatya yapan şehir merkezinde üç nokta var bence:
Birisi Kernek, birisi Kışla diğeri de tabi ki Yeni Camii. Yeni Camii 20. yüzyılın başından beri şehri komuta etmekte. Belki şimdi en büyük eksikliği bu şehrin.
Yeni Camii’nin tekrar açılması ile şehir de yeniden ayağa kalkmış olacak. Bir de şunu anımsadım, geçtiğimiz gün mutad yaptığım bir Sancaktar Mezarlığı ziyaretinde kadim mezarları incelerken karşılaştığım neredeyse bir asırlık mezar, Yeni Camii imamlarından birine ait.
1940’ların başında vefat etmiş hocanın soyadı ise Ezber. Güzel yapılmış bu mezarın üzerinde Yeni Camii imamlarından olduğu belirtiliyor hocanın. Kimler geldi, kimler geçti bu diyardan diye düşündüm.
Bir emanet olarak bulduğumuz mekanları, yapıları, sokakları, ağaçları, bostanları bizden sonraki nesillere güzel bir şekilde bırakmak zorundayız.
Bizden öncekilerin yaşayıp göçtüğü gibi, bizler de yaşayacağız ve sıramızı savıp gideceğiz. Kim bilir bizden sonra da kimler gelip geçecek. Şu alemde amaç da güzel bir yaşam ile gitmek değil mi zaten?
Bunu başarabilenlere ne mutlu. İzlediğim 1989’a ait bu nostalji şehir videosu 22 dakika sürüyor. Ben şunu düşünüyorum, bugünün anları yarının hatıraları olup kalıyor. Zaman su gibi akıyor. Hem de hiç durmadan…
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.