Ekim ayına yağmurla merhaba dediğimiz bir günde, şiddetli yağışı Kernek Camii’nin avlusunda karşıladık. Akşam namazı kılındı. Yağmur şiddetini azalttı. Toprağa karışan yağmurun ferah rayihası eşliğinde akşam yürüyüşü yapıyoruz. Ve soğuk olmayan serin bir sonbahar akşamının tadını çıkarıyoruz. Malatya, Ekim ayında çok güzel. Bazen yağmurlu bazen güneşli günler insana dört mevsim tadında geçirtiyor vakti. Kapalı,kasvetli havalar ertesi gün yerini güneşli bir bahar havasına bırakabiliyor. Kıyafet konusunda çeşitliliğin en fazla olduğu mevsim sonbahar. Tevafuk değil elbette. Sonbahar bu çeşitlilik içinde hızla geçip giden gündüzler ve bolca vaktin insana kaldığı akşamlarla ilerliyor. Erken çöken akşam insanların evlerine çekilip bolca vakit geçirmesine de fırsat veriyor. Kış boyunca sürüyor bu uzun akşamlar. Gecesi zor geçenin Allah yardımcısı olsun. Değil mi ki şair Sâbit :
‘’Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir
Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saat’’ demekte. Yani :
En uzun geceyi gökyüzü ilmiyle uğraşanlar değil, gama müptela olmuş kişiler bilebilir, onlardan öğrenin. Gerçekten öyle. İnsan acılarla yoğrulduğu günlerde geceleri sabah edememekte , gelecek sabahın ışıklarını beklemektedir. Karanlığın yahut kasvetin mahzun olmuş insanın dimağına menfi tesir etmesi kaçınılmaz. Bu insan, sabahları, aydınlığı, güneşli günleri bekler. Acısı geçtiğinden mi? Hayır. Biraz olsun teskin olabilmek adına. Zira doğaya karışabilmek, gündüzün hengamesinde kaybolmak insanın kafasını dağıtması için birebir çaredir. Derdini sevenler peki ? Onlara ne denebilir ki? Kaldırımlar şiirinde Necip Fazıl Kısakürek’i şöyle derken buluruz:
‘’Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.’’
Üstad, derdinden kaçmayı değil ona yaklaşmayı tercih edenlerdendir. Çözümü yüzleşerek, üzerine giderek bulacağına inananlardan. Gece bu anlamda bir muhasebe vaktidir de. Derin düşüncelere dalmak için fırsat bulmanın imkanı vardır. İnsan tefekkürü tercih ederse peki? Allah’ın yarattığı her şeyde anlam olduğunu bilen, onun sonsuz kudretini görebilen için gece de gizlerle doludur. Sürekli okuduğumuz Felak süresinde ‘’karanlık çöktüğü zaman gecenin şerrinden’’ sığındığımız Rabbimiz bize her şeyi öğretmektedir bakmasını, görmesini bilirsek.
Sonbahar diyerek başladığım yazımın bir yerde gece ile kesişmesi , sonbaharın kasvetli,kapalı günleriyle ilintili elbette. Buna bir de şu açıdan bakalım : İnsan ömrü ve mevsimler. Bazen yaz sıcaklığında, ilkbahar ferahlığında; bazen sonbahar kasvetinde, kış soğukluğunda günler ardı ardına geçip gidiyor. Kimi zaman bir kış kadar uzun geçen sıkıntılar tıpkı zamana yenilen mevsimler gibi yerini yaza yani ardından gelen ferahlığa bırakıyor. Ancak yaz da baki değil. Bütün bu haller mevsimler gibi geçip gidiyor. Ömür gibi! Evet. Bunu Osmanlı’nın ihtişamlı Yavuz’u , Selimî olarak şöyle özetliyor :
‘’ Gamına gamlanıp olma mahzun!
Demine demlenip olma mağrur!
Ne dem bâkî, ne gam bâkî, yâ Hû! ‘’
Bazen sorarım kendi kendime üç günlük dünya bu. Öyleyse bunca çirkinlik neden? Allah’ın bize bahşettiği her şeyi tahrip edip, yaşanılmaz bir dünya için çırpınan kan emicilerin ellerinde kâr olarak kalan ne? Siyonistler, emperyalistler, sekülerler meylettikleri dünya için biriktirdikleri kötülükleri kendisinden sonra gelen zalimlere miras bırakıp gidiyorlar. Bir parça toprağın altına gidiyorlar.Bütün bir dünyayı arzulayanlara bir parça toprak kâfi geliyor. Öylese işlenen cürümler? Tüm bunlara değer mi?
Ne diyordu asırlar öncesinden Yunus Emre:
‘’ Yunus gerçek âşık isen mülke sûret bezemegil.
Mülke sûret bezeyenler kara toprak olmuş yatar.’’
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.