Ferah bir gecenin sabahına eriştiğimizde sıcak bir Eylül günü karşıladı bizi. Hicri olarak Hz. Muhammed (sav) Efendimizin doğduğu geceyi idrak etti Müslümanlar.
Bu mübarek gece bereketi ile feyzi ile gönüllere de esenlik verdi. Mümin yürekler coşku ile Allah’ın son elçisinin doğduğu geceyi sevinç içinde geçirdi. Bizim için dünyadaki en kıymetlimiz olan Efendimizin (sav) doğduğu bu gece alem-i İslam için de bir sevinç muştusu oldu.
Hz. Muhammed (sav) bizim ezeli ve ebedi yegane Ulu Önderimiz,
daimi başkomutanımız,
berdevam pusulamızdır…
Hz. Muhammed (sav) İslam aleminin ebedi lideridir. O’nun gönlümüzdeki sevgisi şayet diğer beşerleri aşmıyorsa ciddi bir iman problemi yaşıyoruz demektir.
Hz. Muhammed (sav ) Efendimizi ve pusulamız olan sünnetini hayatımızda öncelik yapmıyorsak Müslümanlığımızı yeniden sorgulamamız gerekmektedir. Şayet O’nun tebliğ ettiği dinin hükümlerini, beşerin kanunları önüne koyamıyorsak akaidimizi tekrar temizlememiz gerekmektedir.O’na tabii olduğumuz kadar Müslümanlığımızın sahih olduğunu aklımızdan çıkartmamamız gerekmektedir.
Kadim şiir geleneğimizden bir hikmet bize şöyle ulaşmıştır:
"Muhammedun beşerun lâ kel-beşer
Bel hüve kel-yâkûtu beyne'l-hacer."
Bu imzasız söylenegelen beyitte şöyle demiştir arif :
‘’ Hz. Muhammed de bir beşerdir,lakin diğer insanlar gibi değildir.Taşların arasında yakut ne ise Efendimiz sav’de insanlar arasında öyledir. ‘’
Edebiyatımız , Efendimiz (sav) için yazılan sayısız şiirle doludur.
Türk hikmet geleneğinin öncülerinden Ahmed Yesevi :
‘’On sekiz bin âleme server olan Muhammed;
Otuz üç bin ashâba rehber olan Muhammed.’’ diyerek Türkistan illerinde Resulullah sav’ın sevgisini gönüllere nakşetmiş, ondan mirası devralan Yunus Emre gibi dervişler Anadolu illerinde :
‘’ Canım kurban olsun senin yoluna,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed,
Şefâat eyle bu kemter kuluna,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed’’ demişler ve duru bir dille yoğun bir aşkı dilden dile dolaştırmışlardır. Bin yıldan daha uzun süre Efendimiz (sav) bu toplumun gönül dünyasında da yaşamının her anında da değişmez meşalesi olmuştur. Toplumun şirazesini kaydırıp 1 buçuk asırdır bu sevgiyi gönüllerden silmeye çalışanlar ise kısmi bir başarı gösterseler de amaçlarına ulaşamamışlardır hâlâ. Çünkü mayada olan bu muhabbet nihayet nüksettiği zamanlarda gönüllere ilham olmaya devam etmiştir.
En zor dönemlerde bile Necip Fazıl Kısakürek gibi :
‘’ Solmaz, solmaz; bu bir renk…
Ölmez, ölmez; bir ahenk…
İnsanlık; hevenk hevenk,
O’nun Ümmetinden ol!’’ diyebilmiştir Müslüman ahali.
Karanlık Şubatların soğuk gecelerini ,
‘’Gönül gözü görmeyen, can gözünü neylesin
Dünyada dönmeyen dil mahşerde ne söylesin
Mevla, bütün beşeri ümmetinden eylesin
Sancağının altında yâ Hazreti Muhammed’’ diyerek aydınlatmıştır Cengiz Numanoğlu gibi Mü’minler…
Günümüzde sosyal medya platformlarında Efendimiz sav aleyhinde yayınlar yapan, O’na dil uzatan hadsizlerin toplumu sürükledikleri korkunç noktayı görünce Allah’ın Resulünün ve tebliğ ettiği dinin ehemmiyetini daha iyi idrak ediyoruz. O’nun tebliğ ettiği dinin yaşanmadığı, beşeri, seküler heveslerin kol gezdiği toplumlarda örselenen değerleri, unutulan edepleri ve yaşanan hadiseleri gördükçe özlemimiz daha da büyüyor ve O’na olan ihtiyacımız günden güne artıyor.
En’am süresi 48. ayetin mealini Kur’an Yolu şöyle verir:
‘’Biz peygamberleri ancak müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve halini düzeltirse onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmeyecekler.’’
Toplum olarak Efendimize sav hakkıyla tabii olup, topyekun bir felaha ermeyi , halimizi düzeltip, korkular ve üzüntülerden azat olmayı Yüce Rabbimizden temenni ediyorum.
Mutad geleneğim üzere yazımı her Mevlid-i Nebi yazımda olduğu gibi 2016 yılında kaleme aldığım Naat-ı Şerif ile noktalıyorum. Salat ve Selam Allah’ın pak Resulüne…
- Naat-ı Şerif
Seni yazdı kalemler ondört asır boyunca
Şeref buluyor eller pak ismini yazınca
Sen ey Cenab-ı Resul güneşisin alemin
Sana kalınca yoksul sonu gelmez elemin
Sen sonusun zulmetin önderi nebilerin
İlhamı şairlerin gözbebeği ümmetin
Tesellisi yetimin umudu bi-çarenin
Ayı titretir elin parçalar işaretin
Güneş nuruna bakıp ışığına gücendi
Deryalar sana akıp bir damla su dilendi
Görseydi bir kez seni kurumazdı sahralar
Saklar ayak izini bastığın bahtlı dağlar
Hâlâ mis koku saçar yürüdüğün caddeler
Her gün kolunu açar Mekke hep seni bekler
Taif'in taşlarına çarpar her daim rüzgar
Hatırladıkça ağlar şahit olan kayalar
Mübarek dişin için yas tutar her gün Uhud
O günden beri küskün gökte ağlar hep bulut
Hasretinden sultanım kan ağlıyor bu ümmet
Yokluğundan sultanım nerde var ise zillet
(2016 – Hicri 1438 )
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.