EYLÜL'ÜN ARTÇISI

Gidecek başka yeri kalmamış iki adamdık tanışmamız kaçınılmazdı. Ben bir ceset gibi güçlüydüm canımı kimse yakamazdı. Sen uykusuz gecelere aşinaydın kimsenin canını yakamazdın. Geceleri serin bir uykuya yüz çevirip ikinci bölgede senin hikayelerini dinliyordum. O hikayeler o kadar da ölmüş olamazsın diyordu bana. İçinde hayata dair bir şeyler kalmış olmalı. İçimde hayata dair ne kalmış?

Gece bizi yormuş, soğuk üşütmüş. Koğuşta sana bakarken yarısı olmayan perdeden güneş gözüme vuruyor hatırlıyorum. Mavi yorganı yarıya kadar çekmişsin. Gitmene az kalmış. Uykusuzluğa direnip ihtimaller anlatıyorsun. Sen çareler arıyorsun farkında mısın diyorum. Farkında mıydın?

İnsanlar geçmişi olması gereken yerde bırakabiliyorlar. Ben yapamıyorum üstat. Başçavuşu hatırlıyorum. Beni kolayca ehlileştirmesini hatırlıyorum. Onu içimde kimin yerine koyduğumu hatırlıyorum. Aylarca bana '' sen aslında kimsin'' diye sormasını bekliyorum. Samimiyetini suistimal etmeyeceğimi anlamalıydı diyorum. Neden başka bir şey ümit ediyorum? Ben öyle adamların kim olduğunu bilirim. Güçlü, kararlı, acımasız, omuzları dik. Çınarlara benzeyerek. Ben hep o duvar diplerinde ağlayan çocuk. Gün doğmadan karanlıkta soğuğu ellerimi kesen karı hatırlıyorum. Çay ocağını. Çocukların attığı çentikleri. Gece nöbetlerini. İkinci bölgede belki o şarkı çalar diye saatlerce dinlediğim radyoyu hatırlıyorum. Dostlukları, ihanetleri, uykusuzluğu hatırlıyorum. Yarbayı hatırlıyorum üstat. Bana eski adamların hikayelerini anlatıyor. Gözü gibi sevdiği kitapları veriyor. Kadınları anlatıyor bana. Yalnızlığı hafife aldığımı hissediyorum onun yanında. Kendimi kandırdığım için utanıyorum.

Sana veda edeceğim zamanı hatırlıyorum. Sen gidersen beni burada harcarlar diyorum. Gülüşüyoruz. Aslında gece sohbetlerinin bitişinden korkuyorum. Bu adam sancılı uykusuz geceler geçirmiş beni anlıyor diyorum. Sen gidince beni kim anlayacak?

Sen oraya yapmak için geldiğin şeyi yapamadın. İnsan oradayken geride bıraktığı her şeyi bir kez daha görmek istiyor değil mi? Gördüklerin bıraktığın gibi miydi? Sen onları bıraktığın gibi miydin?

Seni gönderdim üstat. Seni o duru halinle bir yere gönderdim. İçimde aksine dair zayıfta olsa bir umut vardı ama sonunda seni inciteceklerini biliyordum. Alçalmayı göze al istedim. Gerekirse en aşağıda ol. Seni anlamayacaklarını biliyordum. Ama her şeyi, anlaşılmayı planlamadan anlatmış ol istedim. İnsan içini ancak böyle tamamıyla dökebiliyor. O gece benim içinde çok sancılıydı. Bunu yapmaktan niye pişman olduğunu anlattın. Bir an ellerim kirlenmiş gibi hissettim. Sen elinden geleni yapmıştın. Sen elinden geleni yapacak bir adamdın. Seni yendiler. Ama yüzüne çamur bulaşmamıştı. Ve sen artık hepsinin aksine yüzün temiz yaşayabilirdin.

Zaman sensiz biraz daha geçti. Sonra senin bir kızın oldu. Bir peri kadar beyaz ve güzel olduğuna emindim. Hikayelerini dinlediğim hayatına döndün. Gözümde seni orada canlandırdım. Seni hep mutlu hayal ettim. Bir yolunu bulup mutlu oldun mu?

Senin kurup bana bıraktığın her şeyi yıktılar. Geceleri koğuşta yeni gelen çocuklardan biri kabus görüyor, inliyor, ağlıyordu. Koğuş o kadar karanlıktı ki. İçim o kadar karanlıktı ki ben kim olduğunu bulamıyordum. O çocuğun hikayesini merak ediyordum. Bana anlattığını hayal ediyordum korkuyordum anlatacaklarından.

Sabah beşe doğru serçelere ekmek atmasını vasiyet ettim torunlara. Seni anlattım. Seni bilsinler istedim. Soğuktan, uykusuzluktan, ayaklarını kesen botlardan, gururlarının kırılmasından, karanlıktan korkmamalarını vasiyet ettim. Sadece pişmanlıktan korkmalarını. Beni tez zamanda unutmalarını vasiyet ettim. Seni gönderdiğim yere gittim. Kaçtığımı sandığım şeye yakalanmaya doğru.

Tüm bu hikayelerin üzerinden çok zaman geçti üstat. Sen içimi oyan tüm şeylerin beni dönüştürdüğü adamı tanımıştın. Şimdi ben buradayım. Bu acı bana bir şeyler yapıyor üstat. Onu sadece sana şikayet edebiliyorum.

'' Şimdilik mavi '' kitapevi kapanmış. Sahaflar çarşısına tütüncüler, lokantalar, kahvehaneler açıyorlar. Kitapçılar köşeye sıkıştı. Sokaklar eski hayatımın enkazı gibi. O toz toprağın betonların arasında ne arıyorum? İnsanın anıları nasıl iş makineleri ile yıkılabilir? Sevdiğim küçücük şeyleri bile elimden söküp alıyorlar. Şehir gitmem için sürekli bana küfür ediyor da ben duymazdan geliyorum gibi bir sığıntılık hissediyorum. Hürriyet parkında kimseyi beklemiyorum. Kimse beni beklemiyor. Öfkeliyim, tedirginim, kırgınım. Sağımda solumda insanlar gülüşüyor. Müzisyen çocuk içimde bir yere gömdüğüm şarkıyı çalsın diye umut ediyorum. Her şeye burnumu sokuyorum. Kimse asık suratlı yargılarımla ilgilenmiyor. Kimse yaptığım şeyleri kıymetli bulmuyor. Zaten artık bir şey yapmıyorum. Hiç sormuyorlar. Hükmümü hemen veriyorlar. Ben sadece onların başını eğmişim üstat. Bu o kadar acı ki. Onca yoldan sonra sadece bu öyle mi? Arkadaşlarımı incitiyorum. Ailemi incitiyorum. Olmaktan korktuğum ne varsa ona dönüşüyorum. Bu acı bana bir şeyler yapıyor üstat. Yolumu çiziyor. Ben oradan yürüyecek adam değilim diyemiyorum.

İnsan geçmişe baktığında yalnız güzel şeyleri hatırlamaya meyillidir. Bana öfkemi hatırlat üstat. Yoksa delirdiğimi düşünebilirim. Yeterince sarhoşum. Bu şehri ben böyle yıktım sanabilirim. Kahrolabilirim üstat.

İnsanlar bir yolunu bulup seni şüpheye düşürebiliyorlar. Ben onlara alışmaları için direttiğim asil yalnızlığa yeniliyorum. Göze alabilirim sandım ama yeniliyorum. Ben üniversite rampasında yağmurun altında üşüyen adam değildim. Ben artık nereye gitse, ne yapsa, neyi hayal etse hiç bir şey fark etmeyecek adam değildim. Ben deniz kokusu olur olmaz aklına düşmeyecek bir adam değildim. Ayak bileklerimi gitmelere küstüremezlerdi. Ben ölümcül bir sessizlikle ağzı bağlanmış adam değildim. Kitaplarıma yüz çevirdim üstat. Kitaplarım bana yüz çevirdi. Şimdi böyle ne için yaşayacağım? Nasıl kendim olarak yaşayacağım? Nasıl hayatımdan geçen insanların tanıdığı adam olarak kalacağım? Geceleri düşman bildim. Geceler kanser gibi gündüzlerime yayılıyor üstat. Kabusların oyuncağı oldum. Benim kıyametim koptu. Bu acı bana bir şeyler yapıyor üstat. Bu acı beni biri yapıyor. Onu sadece sana şikayet edebiliyorum.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Mehmet Furkan OTLU -

# yeni

göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Malatya Markaları

Sonsöz Gazetesi, Malatya ile özdeşleşen markaları ağırlıyor.

+90 (422) 323 52 92
Reklam bilgi

Anket Malatya Büyükşehir Belediye Başkanlığı İçin Kime Oy Vereceksiniz?