AŞİNA MESELELER

Sabahın ilk ışıklarını beklemeden acı acı çalan telefon sesiyle irkilmek zordur.

Bu telefon bir haberin işaretçisidir ve büyük olasılıkla bu haber acı bir haberdir. En büyük acı ölüm ise ya ölümdür bu haberin muhtevası ya da ona açılmak üzere olan bir kapı.

Ölüm demişken bir Aralık günü hatırıma gelir daima.

Ölüm gelir yakınına ve insanın bütün rutinini alt üst eder. Şayet ölümden daha büyük bir acı varsa o da ölüme yollamaktır sevdiğin bir insanı.

Bazı ölümlere alışmak zordur, dile getirmek bile bir müşküldür. Zaman ise Allah’ın lütfudur. Bu yüzden zamana sövülmez bizim inancımızda.

Çünkü zaman bütün yaraların merhemidir.

Müslüman olarak en büyük hatamız: Her şeyin yolunda gideceği, güllük gülistanlık bir dünya özlemi içinde olmamızdır.

Başına gelen sıkıntılardan kendisine ağır faturalar çıkaran insanlar görmek mümkündür.

Oysa kişinin kendi hatasından kaynaklanmayan yani başına imtihan olarak gelen şeyler sabrının sınandığı birer imtihan numuneleridir. Ankebût Suresi’nin 2.ayetinin mealini Diyanet İşleri Başkanlığı şöyle verir : ‘’ İnsanlar, “İnandık” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler. ‘’

Bizler bu dünyada başıboş bırakılmadık. Bela ve musibet yurduna gönderildik ki bizi gönderen Rabbimizi unutmayıp onun karşısındaki acziyetimizin daima farkında olalım.

İmtihanlar karşısında sabır, kulun Rabbine karşı vazifesidir.

Dünyada yapılan haksızlıklara elimizden, dilimizden, gönlümüzden geldiği miktarda tepki vermek ise bekleyiş içindeki sabırdan aksiyonlu bir sabra doğru yürümektir.

Sabır demişken;

Pazar günü kurulan halk pazarına gittim. Eskiden kasalarla çöp kenarına bırakılan biberin kilosu 15 liraydı.

Not aldım, bunu mutlaka yazımın bir köşesine serpiştireceğim diye.

Sussaydım sabretmiş olmazdım.

Şimdi yazıyorum ve sabretmeye başlıyorum. İşte sabır budur.

Sabrı yanlış anlamamak lazım.

Çöp kenarına bırakılan ekmekler sizin de gözünüze batmıyor mu? Bayat ekmek kutuları bırakılmışken pek çok noktaya hâlâ çöpe ekmek atmak akıl kârı mıdır? Çöpe ekmek atarken hiç sızlamaz mı bir vicdan? Geçtiğimiz aylarda vefat eden Mahmud Ustaosmanoğlu şöyle derdi:

‘’Karınca bacağı kadar ekmek atmayın. Bu bizi helak eder.’’

Bazı şeylere sebep arıyoruz, sebepler zincirinin içerisinde iken…

Şu da var, çöplere ekmek atılmaya başlandığından beri caddeler,sokaklar daha çok kokuyor. Ağır bir çöp kokusu konteynerlerden yayılıyor çevreye.

Ben kokunun insanın halet-i ruhiyesi üzerinde büyük tesiri olduğuna inanıyorum.

Bazı sokaklardan geçerken burnumu kapatmak zorunda kalıyorum adeta.

Yolda yürürken karşımıza çıkan takvim yaprakları da hayli üzücü. Bu takvim yapraklarının üzerinde ayet-i kerimeler, hadis-i şerifler yazılıyor, dini bilgiler de yer alıyor. Bu yüzden “hususen” yere atılmaması gerektiği yazılsa bile atanlar var. Elimize alıp kaldırınca bazen koyacak yer bile bulamıyoruz.

Bişr Hafi’nin hidayetine vesile olan hadiseyi aklımızdan çıkarmamalıyız.

Allah’ın adı yazdığı için saygı duyduğu besmele-i şerif vesilesiyle pek çok makam elde etmiştir Bişr (k.s)…

Peki ya bu yüce kelamı yere atmak?

Allah muhafaza…

Selam ve dua ile…

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Tahir Sağır -


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Malatya Markaları

Sonsöz Gazetesi, Malatya ile özdeşleşen markaları ağırlıyor.

+90 (422) 323 52 92
Reklam bilgi

Anket Malatya Büyükşehir Belediye Başkanlığı İçin Kime Oy Vereceksiniz?