DEİZM ÇÖZÜMLEMESİ ve ELEŞTİRİSİ!

Yaratıcıyı bir saatçi, alemi de bir saat olarak düşünen Deizm akımı, “Tanrı alemi yarattı, saat gibi kurdu, artık hiçbir şeye karışmıyor” felsefesini benimser.

Burada vahiy temelli dini kabul etmeyip, suya sabuna dokunmayan bir Tanrı’nın varlığını kabul ederler.

Tanrı vardır, fakat hiçbir etkisi yoktur!

Yarattı ve oyundan çıktı!   

Adeta felce uğramış bir tanrıyı kabul etmek zorunda kalırlar.

Hareketsiz, dokunma yetilerini kaybetmiş, tüm yetkilerini kâinata vermiş, işsizliği yudumlayan bir tanrı!

Ateizm mengenesinde sıkışan insan, tanrının olmamasını içine sindiremez… Soluğu bir tanrıyı kabul etmede bulur.

Fakat bu tanrının çarpanı birdir. Onlara göre -haşa- Tanrı etkisiz elemandır. İnsana ve kâinata hiçbir müdahalesi yoktur!

Ateistler sayısız soruya cevap vermede yetersiz kaldığından, deistler de bir tanrının olması ile bir nebze rahatlarlar.

Birinde tanrı hiç yok, diğerinde olsa bile Tanrı’nın ne bir kelamı ne otoritesi ne de imtihanı vardır. Bu açıdan Ateist ve deistler aynı yerden süt emerler… İkisi de kaynaksızdır…

Hayata bakışları büyük ölçüde akışa göre yaşama idealidir.

“Nasıl olsa ebedi son, ahiret yok, o halde anı yaşamanın tadı çıkarılmalı” düşüncesi tüm hücrelerini sarar…

HORMONLARIN İZİNDEKİ DEİZM!

Deizmin başı dine karşı çıkıştır. Bir adım sonrası ise tanrıyı inkâr ediştir. Yani tanrı şeklen var, ama fiilen yok… Bilkuvve var, bilfiil yok…

Hiçbir deist, hayy, kayyum, alim, kadir olan yaratıcıyı benimsemez.

Nietszche: “Tanrı öldü, onu biz öldürdük.” sözünü kullanmıştı.

Bu söz, insanın aklıyla ve hormonlarıyla (nefsani arzularıyla) tanrıyı hayatından çıkarması ve insanın üstünde hiçbir otoritenin olmaması” anlamına gelir. (Onların tanrısı öldü, bizim Rabbimiz “hayy, kayyum ve kadir”dir)

“Tanrı fikrini yitiren bir insan, tanrı fikrini yitirdiği andan itibaren bütün her şeyi tanrı yerine koyar” demişti Lucken… Ateizm ve Deizm Tanrı fikrini yitirmiştir. Özelliği, isimleri ve sıfatları olmayan bir Tanrı fikri olabilir mi?

Tanrı, bana herhangi bir emir ve elçi gönderemez!

Dünyalık şeylere neden karışsın?

-Haşa- onu neden ilgilendirsin! Tanrı gitsin otursun, kendini dinlesin!

Bu sorularla söylenmek istenen, lütfen tanrım hayatıma karışma, “bizi başı boş bırak da kafamıza göre bu dünyada yaşayalım!” demenin başka bir şekilde söylenişidir.

Asıl soru şu: Neden insanın hayatında Allah’ın müdahalesi ve etkisi olmasın?

Neden hayatımıza karışamaz ya da karışmaması mı gerekir?

Onların ikna edici hiçbir cevapları yoktur…

Tanrı onlara bilgi vermediği halde onun adına konuşuyorlar.

Onun adına insanların yönünü çiziyorlar.

Aslında deistlerin yatacak yerleri yoktur…

“Onun getireceği dine ihtiyaç yoktur” diyenler, aklın etrafında parçalanıp duruyorlar.

Bin bir çeşit deist, yüz bin çeşit ateist piyasada yerini alıyor.

AKLI, AYET GİBİ GÖRMEK!

Deizm, akıl dinini savunan bir öğretidir. Burada akıl put konumundadır.

Halbuki, aklın her şeyi çözeceğine inanmak aklı tanımamaktır. Daha doğrusu insanı tanımamaktır.

Gözüm var her şeyi görüyorum denemez. Gözün görmesi için önce sağlıklı olmaya sonra da ışığa ihtiyaç vardır. Aklım var her şeyi çözerim demek için de doğru yola, mantığa ihtiyaç vardır.

Madem akıl her şeyi çözüyor, herkes birlik halinde doğruyu buluyor, o halde şu soruları nereye koyacağız:

İnsanlar akıllarını kullanarak doğru yolu bulsaydı mahkemelere ihtiyaç duyarlar mıydı? Aldanmamak ve kendini savunmak için avukata başvururlar mıydı?

İnsan sırf aklıyla düşünemez. Hemen araya vicdan, hırs, kin gibi duygular girer.

Bu duygular aklın doğru karar vermesini önler. Süte, su katmak ne ise duyguların akla karışması da odur. İkisi de saf olanı bozar.

AKIL, ELÇİNİN VE KİTABIN GÖNDERİLMESİNİ REDDETMEZ!

Akıl, Allah varsa peygamber ve kitapların olmasını mantıklı hatta zorunlu görür. Dolayısıyla akıl bahane edilerek dinin reddedilmesi akıllıca değildir.

Tanrı’nın hiçbir şey göndermediğini ve ahiretin olmadığını söylemek tam olarak tanrı adına konuşmaktır. Yaratıcı ile ilişkisi olmayan deistin ikna edici hiçbir izahı yoktur.

Bu gruplar sadece -özür dileyerek söylüyorum-papağan gibi aynı soruları tekrarlayıp dururlar.

Adalet sahibi yaratıcı, insanları kıyma makinesinden geçiren kişileri cezalandırması gerekmez mi?

Eğer bunları da yapmıyorsa merhametsiz olur. Halbuki, Allah; kadir-i mutlak, hiç kimsenin hakkını bir başkasında bırakmayandır.

Alemde durmanın amacı yoksa ve hiçbir sebep gözetmeden insanları yarattı ise böyle bir tanrı boş işler yapmaktadır! Halbuki, Tanrı’nın hikmetsizliği yapmaması gerekir.

Çünkü hikmetsizlik: cehalet ve ileriyi görememekten doğar.

Cahil olan ve gelecekten habersiz olan Tanrı olamaz…

Masum insanların ölümüne, felaketlere ve acılara karşı duyarsız olan bir tanrı adil olamaz.

Buradan şu anlaşılmaktadır:

Tüm varlığı yaratan bir Allah varsa; O alim, merhametli, adil, hakîm, hikmet sahibi olması gerekir.

Bu vasıfları taşımayana Allah denmez, insan denir.

Ve Rabb öyle buyurdu: “Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir?” (Hud, 18)

SEVGİLİ OKUR!

Yüce yaratıcı sana karışmazsa, sen her şeye karışırsın.

Bir sonraki yazımızda Deizm hakkında ilginç bir başlığı ele alacağız ki ne oldukları daha iyi anlaşılsın…

“Allah vardı ve O’nunla birlikte hiçbir şey yoktu!” (Buhârî, Bed’u’l-halk, 1)

Vesselam…

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar İbrahim Celil ÖZENDİ -


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Malatya Markaları

Sonsöz Gazetesi, Malatya ile özdeşleşen markaları ağırlıyor.

+90 (422) 323 52 92
Reklam bilgi

Anket Malatya Büyükşehir Belediye Başkanlığı İçin Kime Oy Vereceksiniz?