19 Mayıs 1919 demek; "Şark Meselesi" adı altında yok edilmek istenen Türk milletinin yeniden var oluş destanı, işgalcilerin de kahroluşu demektir.
Hiçbir şey sebepsiz değildir.
Türk milletinin yüzlerce yıldır hem emperyalizmin hem de cehaletin pençesinde yaşadığı her türlü acılar anlatılamaz, anlatılamazdı.
Osmanlı devleti Rusya, Avusturya, Mısır, Yunan, İtalya, Fransa, Karadağ, Amerika'nın desteğiyle çıkarılan Cezayir savaşları, Balkan birliği ve çok sayıda çıkarılan isyanlarla "Trablus" (1911), "Balkan savaşı" (1912), "1.Dünya Savaşı (1914) ve 1918' den itibaren de bütün topraklarını kaybetmişti.
Asırlardır emperyalistlere karşı yokluk ve sefalet içinde savaşan, isyanlarla boğuşan ve ayakta zor duran Millet, kimseye kul olmadan özgürce yaşamak için bir taraftan Balkanlardan, Kafkaslardan ve diğer Osmanlı topraklarından Anadolu'ya göç eden halkına sahip çıkarak bir taraftan da Anadolu'yu işgal edenlere karşı 19 Mayıs 1919 da mücadeleye başlatmıştır.
Ziya Gökalp Balkan harbi sırasında şöyle yazmıştı;
Durma düşman durma, gücünü artır,
Türklüğün başına hakaret yağdır.
Uyuyan bir kavme bu felaket azdır,
Vur eski kölesi, utandır onu,
Bırakma uyusun, uyandır onu.
Atatürk, harap olmuş, dağılmış, yoksullaşmış, bitkin, yılgın ve umutsuz olan halkı geçmişinden ders alarak Kuvayı Milliye’nin etrafında toplayarak işgal edilmiş olan Anadolu’yu içinde bulunduğu içler acısı durumdan kurtarmak için uyanan milleti uyandırmıştır.
1683 sonlarından, 1919'lu yıllara gelinceye kadar, koca imparatorluğun bir devleti ayakta tutan ve yaşatan alanlarda ne gibi felaketler yaşadığını, topraklarının nasıl taksim edilmek istendiğini ve tüm dünyanın şahit olduğu işgale karşı Türk milleti esaretten kurtuluş savaşını başlatmıştır.
Türk Milleti Birinci Dünya Savaşı sonrasında kötüleşen koşullar içinde kurtuluş çareleri ararken büyük bir lider olan Mustafa Kemal Atatürk ortaya çıkarak ve Samsun'a ayak basarak "Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı ile kurtaracak savaşın yolunu açmıştır.”
Atatürk ve haklarında idam fermanları çıkarılan Milli mücadele liderleri, milletiyle birleşerek bağımsızlık ve aydınlanma meşalesini yakmak ve bugünü "Gençlik ve Spor Bayramı" olarak Türk gençliğine armağan etmek için yola çıkmıştır.
Atatürk, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktıktan sonra gittiği her yerde, yaptığı her konuşmada egemenliğin Millete ait olduğu fikrini savunmuş, bu yolla Türk Milletine cesaret ve moral vermiştir. Gittiği her yerde ve toplantıda milli devletin kurulacağını anlatmıştır.
1683 yılı ile 1919 yılları arasında "beş milyondan fazla" Vatan çocuğunu ve vatan topraklarının ALTI MİLYON YÜZ ALTMIŞ İKİ BİN YEDİ YÜZ YETMİŞ SEKİZ KİLOMETRE KARESİNİ kaybettik. Ağır maddeler taşıyan Mondros Ateşkes Antlaşmasının 7. ve 24. Maddelerini dayanak alan İngiltere, Fransa ve İtalya Anadolu topraklarını işgal etmeye başlamıştı.
Atatürk "geldikleri gibi gidecekler!" diyerek 19 Mayıs 1919'da yokluklar ve olanaksızlıklar içinde "Ya istiklal ya ölüm!" düşüncesiyle, Türk Kurtuluş Savaşını başlatmak, bağımsızlık ve aydınlanma meşalesini yakmak için, Samsun'a giderek, Milli Mücadele'nin yolunu açmıştır.
Atatürk, Sevr'le idamına hükmolunan milletin, vatan topraklarında esir yaşamaması ve başka milletlerin yönetimi ve idaresi altına girmemesi için, her türlü işgale karşı çıkarak bu toprakların ebediyen Türk yurdu olduğunu tescil eden milli mücadeleyi başlatmıştır.
Atatürk, milletinin "bağımsız" olarak yaşaması için çok sevdiği askerlik mesleğinden ve görevinden istifa ettikten sonra Anadolu'yu karış karış gezmiştir. Milletinin önüne düşüp yine milletinden kuvvet ve ilham alarak tarihi vazifesine devam etmiş ve bir er gibi savaşmıştır.
Atatürk, Vatanımızın düşmanlar tarafından işgal edilmesinin ardından, Türk milletinin sinesinde alevlenen özgürlük ve bağımsızlık aşkını, milli uyanışını, bayrağının hür dalgalanmasını bundan tam 105 yıl önce tüm vatan coğrafyasını kuşatmasını sağlamıştır.
Ufuk sahibi Atatürk, Anadolu'nun her şehrin de, kasabasın da, kendiliğinden başlayan direniş ocaklarını toparlayarak, milletinin önüne düşerek, Anadolu'yu karış karış gezerek tüm Anadolu'nun işgale karşı direnişe geçmesini sağlatmıştır.
19 MAYIS 1919 da ATATÜRK Anadolu'yu dört bir taraftan işgal eden, yenilmez denilen emperyalist milletlere akıl-sır ermeyen yenilgileri parçalanmış ata yurdunda kalan, bir avuç Türk geriye kalan varlığını korumak için, tattırmanın ilk işaret fişeklerini bu kutlu tarihle başlamıştır.
1919 da Anadolu topraklarının üzerinde kara bulutların kol gezdiği, 3 kıta, 7 denizde mührü bulunan bir imparatorluğun kuşatıldığı, iş başındaki İstanbul Hükümetinin teslimiyet bayrağını çektiği bir devirde " esir yaşamaktansa ölmek daha iyidir "diyerek var olma savaşını başlatmıştır.
Vatanın dört bir yanında işgalcilerle işbirliği yapan ihanet şebekelerinin isyanlar çıkarıp, keyfine göre sınırlar çizdiği, oraları kendine yurt edinmek istediği bir devirde Anadolu Türklerindir diyerek "milli direnişi" çağın en üstün silahlarıyla savaşan işgalcilere karşı başlatmıştır.
Atatürk önderliğinde;
"Kimsesizlerin kimsesi"
Türkiye cumhuriyeti devleti kurulduktan bu yana 19 Mayıs 1919 hareketiyle Anadolu'da milli egemenliğe dayalı tam bağımsızlığı savunmayı her vatandaşımız olmazsa olmaz vazifesi saymıştır.
Her şey bitti zannetmeyelim. Küresel güçlerin, sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda yapmak istediklerini bilelim. Bilelim ki bir daha, "ateşle imtihan olmayalım"
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.