Kur’an nereye ve kime inmişse ona değer kattığı reddedilemez bir gerçektir.
Nitekim bu kitap geceye, kişiye, beldeye ve aya büyük bir değer atfetmiştir. Hepsinin şanını yücelttiği aklen ve naklen sabittir.
Kur’an’ın indiği gece; bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi,
Kur’an’ın indiği kişi; Hatemu’l-enbiya Hz. Muhammed (s.a.v.),
Kur’an’ın indiği belde; Şehirlerin anası (Ümmü'l-Kura) Mekke,
Kur’an’ın indiği ay; On bir ayın sultanı Ramazan...
Ramazanın en büyük anlamı; Kur’an’ın değerinin yoğun bir şekilde hissedilmesi ve her insanın her geceyi Kadir gecesi bilmesidir.
Ramazan; Kur’an’ın anlamına yoğunlaşıldığı ve yeni bir yaşam elbisesinin giyildiği aydır.
Bu pasajlar, ramazanın Kur’an’a bakan yönüdür.
Bir de ramazanın kişiye bakan yönü vardır.
Kişinin kendini temaşa ve inşa etme imkanını tanıyan zamandır.
Aç ve susuz kalmamız, başkasını tanımak için değil, kendimizi tanımak için büyük fırsattır.
“Başkasının halini anlamayı sağlayan ay olduğu” söylenilen Ramazan, hakikatte kişinin kendini tanıdığı bir aylık maratondur.
Fakirin halini anlamak için en büyük fırsat olduğu söylemi yanlış değildir.
Fakat bütün bütün de doğru değildir.
Zira fakir olan kişi, akşamleyin birinci sınıf bir sofrayı bulacağını ümit etmez.
İki saat boyunca yemek hazırlama peşinde olmadığı gibi yanı başında aç kurtlar gibi pişecek yemeğe hasretle bakacak olanlar da bulunmaz.
Kişinin kendisini Rabbin nimetinin değerini anlar. Bundan dolayı “insan elindeki nimeti ya düşünce ya da düşününce anlar” diyoruz.
Ramazanda acizliğin zirvesini yaşayan insana, bu acizliği/düşüşü yüce olan Allah’ı hatırlatır. Varlığı yeniden düşünmekle yine neleri hatırlamaz ki!
RAMAZAN RAB İLE KURULAN EN SIKI BAĞDIR
Ramazan: Kulluk duyarlılığının en açık olduğu iklimdir.
Bir aylık bir süre eski çağın kapanışı, yeni bir çağın açılışıdır.
Her Mümin yaşayan bir Fatih’tir. Neden?
Çünkü her Mü’min kendisiyle mücadeleye giriştiğinden bir fetih hareketi başlatır da ondan.
Orucu iliklerine kadar hisseden her çocuk bir Musap’tır.
Neden? Kendini yeme içme zenginliğinden alıkoyup hakka yürür de ondan.
Bu rahmet mevsimini kılcal damarlarına kadar hisseden her bir hanım da Rabia’dır.
Neden? Cevabı belli olan soruyu neden cevaplayalım…
Anlıyoruz ki ramazan; yeni bir çağın ve yeni adların yükseliş hikayesidir.
Orucun aç ve susuz kalmak olmadığını da biliyoruz.
Çünkü bu bilgiyi bize Hz. Muhammed (s.a.v.) öğretti.
“Nice oruç tutanlar var ki, aç kalmaktan başka bir kazançları yoktur. Nice namaz kılanlar var ki, yorgunluktan başka namazından elde ettiği bir şey yoktur.” (İbn Mace, Sıyam,21)
İBADETLER ÜZERİNDEN PRİM KASANLAR ve TEMCİT PİLAVCILARI
İbadetleri gerçek anlamından sahte bir anlama çıkarıp adeta ibadetin ağzını, gözünü estetik yaparak değiştirdiklerini görüyoruz.
Namaz hak önünde boyun eğmek, zulmün önünde direnmektir!
Zekât kişinin içindeki pisliklerden arınmasıdır!
Oruç haramlara karşı susmak ve el çekmektir!
Bunların hepsi, bol sallamalı yorumlar ile kuru bir iddiadan ibarettir.
Fakat bu tür yorumların alıcısı çok, pazarlamacısı da çok…
Dört başı mamur bir tarafı olan orucun farz kılınışına dair Allah’tan Bakara 283. âyeti var.
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” (Bakara, 183)
Eleştirilmesi gereken bir başka mesele de imsak ve iftar saatidir.
İmsak ve iftar saati üzerinden daha çok dostlar pazarda görsün anlayışını hissettiren suni bilimselliğe girilmektedir. (İçlerinde iyi niyetliler elbette vardır. Fakat iyi niyet kişiyi kurtarır, hakikati değil. K. Küçükalp)
Yapaydır, çünkü ilk sahabe nesli ümmiydi, onlarda böyle bir uygulama yoktu, o halde biz göz ve kaşla vakit hesabını yapmalıyız diyenler beş vakit namazı da belli bir takvime göre yapanlardır.
Fakat ramazanda avam kesiminin akıllarını karıştırmak için alanında ihtisas yapmış olan uzmanları ile çalışan kurumu hedefe koymaktadırlar. Burada savunu edebiyatı yapacak değiliz.
Lakin aynı konunun her sene temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze konulması tadımızı kaçırıyor ve tiksinti uyandırıyor.
Sevgili Okur!
Ramazana dair en güzel metinlerinden birini Sezai Karakoç “Sütun” adlı eserinde ortaya koydu.
Böyle bir ramazan orucu anlatısını başka bir yerde bulabilir misin? Bilmiyoruz, fakat güzel bir anlatıyla karşılaşmak ve hayatınıza yeni bir sütun dikmek için bu kitabı okumalısın!
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.