KULAK TOPLUMU

Bu toplum kulaktan beslenen ve aynı yerden zehirlenen bir toplumdur.

Kulak hem beslenme hem de zehirlenme yeridir.

İyi, doğru ve güzel ile beslenmeyen kulak; kötü, çirkin ve yanlış ile zehirlenir.

Kulağın neleri dinlediği ve nereye dikkat kesildiği iyi kestirilmeli.

Zira kulağa sahip çıkmak, kulluğa sahip çıkmakla eşdeğerdir.

Pazıya önem verildiği kadar kulağa da önem verildiği takdirde güzel bir toplum yeşerebilir.

KULAK VERMEK

Kur’an incelendiğinde kulak ve duymak/dinlemek ile ilgili pek çok ayet gözümüze çarpar.

Allah’tan gelen hakikati duymak ve bununla yetinmeyip hayatı ilmek ilmek örmek için “Duyduk ve uyduk. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.” ayeti karşımıza çıkıyor... (Bakara, 285)

“Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve resûlüne çağrıldıklarında Müminlerin sözü, “Dinledik ve boyun eğdik” demektir. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Nur, 51)

Sözü dinleyip en güzeline uyarlar ayeti de kulağı merkeze almaktadır.

“Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah’ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir.” (Zümer, 18)

“Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve elçisinin çağrısına uyun…” (Enam, 24)

Bu ayet, dirilmek ve hayat bulmak için vahye kulak vermenin gerekli olduğunu anlatıyor. Canlanmak için Canan’ın mesajlarını dinlemek ve yaşama yansıtmak gerekiyor.

KULAKTAN DÖNMEK

Direkten dönmek sözü duyuldu da, kulaktan dönmek sözü duyulmadı diye üzülmeye gerek yok.

Direkten dönen toptur, kulaktan dönen sözdür.  Sözün kulaktan dönmesi mümkündür.

Vahye kulak vermeyenlerin kulaklarının, ağır hasarlı olduğunun altı çiziliyor değişik ayetlerde…

Mesela şu ayetleri gündeme taşıyabiliriz:

“İçlerinden bir kısmı sana kulak verirler. Halbuki onların kalplerinde bir perde, anlamamaları için kulaklarında bir ağırlık vardır.” (Enam, 25) (Ayrıca bkz. İsra, 46, Kehf, 57)

Sanki kulaklarında tıpa var, giren bilgiler beyne ulaşamıyor.  

Kulak kepçesine çarpan bilgiler geri dönüyor.

“Ayetlerimiz kendilerine okuduğunda hiç duymamış gibi kibirlenerek yüz çevirirler. Sanki kulaklarında bir ağırlık var.” (Lokman, 7)

Bir başka versiyon da işittiği halde istememiş gibi yapmaktır.

Kulağı hakikate kapamak.

Kişi kulağını vahye karşı çevrim dışı bırakır. Kabaca ifadeyle vahyi tınlamaz.

Kulağa dolmayan vahiy de hayatı şekillendiremez.

Bu da iradeden geçiyor. Fakat zor bir süreçtir bu…

Nefsi hizaya getirmek; yılkı atlarını ehlileştirmekten daha zordur.

KULAKÇIL OLMAK

Etcil, otçul ve kulakçıl…

Etle beslenene etçil, otla beslenen otçul, kulakla beslenene de kulakçıl diyebiliriz.

Üçüncüsü dünya genelini anlatıyor desek yanılır mıyız?

“Kulağa kar suyu kaçırmak, kulağı delik olmak, kulak kabartmak, kulak asmamak, kulağını çınlatmak, ağzı kulaklarına varmak, bir kulağından girip diğerinden çıkmak…” aslında bu deyimlerin hepsi, bizim kulakçıl olduğumuzu çok çarpıcı şekilde göstermektedir.

“Anne-babayı dinlemek, hocayı dinlemek, ya da ben anlatıyorum anlamıyorsun, neden sözlerim ayağa düşüyor, güzel konuşuyor ya da konuşmuyor” dediğimizde kulakçıl olduğumuzu afişe ediyoruz.

Bazen de kulaktan beslenileceği yerde, çeneye kuvvet verildiğinde, “iki dinle bir söyle, iki kulak bir dil içindir” atasözleriyle karşılaşırız.

Neden? Bu iki atasözü kulağa ağırlık verip dili daha az çalıştırmayı şiddetle tavsiye ettiği için de ondan…

Zaten iletişim bozukluğumuz da kulakçıl olduğumuzdan kaynaklanmıyor mu?  

Sözü doğru anlayacağımız yerde yanlış anlıyor ve yanlış konuşuyoruz. Anlaştığımız halde saplantımızı dayatmaya çalışıyoruz.

***

Hakikatin kapıcısı kulaktır, bunu dinleyip uyanlar da kulak toplumudur. Bilgimizin kaynağı sağlamsa ne güzel.

Bizler daha çok kulağın olumsuz yönünden yakınıyoruz.

Kulak her zaman doğru bilgiyi zihne ulaştırmıyor.

Yalan-yanlış bilgi yığınımı da ulaştırıyor.

Bu nedenle her bilginin GBT’si sorgulanmalı. Ona göre içeri alınmalı veya alınmamalı…

Sevgili Okur!

Kulağınızı çınlatıyorum.

Bozuk olan tereyağını ağızdan içeri almak, çürük bir elmayı ve küflü bir ekmeği yemek ne ise, çürük ve yararsız fikirleri/sözleri kulaktan içeri almak da o kadar sıkıntılıdır.

Kulağımıza göz kulak olalım.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar İbrahim Celil ÖZENDİ -


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.

03

..<>.. - Göz, görmek istediğini görür. Kulak duymak istediğini duyar . Görmek istemeyene istediğin kadar göster görmez. Duymak istemeyene de istediğin kadar anlat duymaz .

Yanıtla . 1Beğen . 0Beğenme 15 Mart 01:22
02

. - "Eskiler;

Gözünüz kirlenmesin, kulağınız kirlenmesin" derler imiş...

Gözü kirlenenin, kulağı kirlenenin kalbi de kirlenirmiş.

Oysa göz güzele bakacak

kulak hakikati duyacak.

duymak isteyene bir fısıltı kâfi olacak!

yeter ki insan talib olsun güzele ve güzel olan her şeye...

Sadettin Ökten, usta ve kıymetli düşünür şöyle der;

"Ashab-ı Kiram'da âmâ vardır ama sağır yoktur." Eski büyüklerimiz, " insan kulağından zehirlenir, der."

Sözü israf eden bir çağda artık

kelimeleri seçmek kadar

duymak ve duyurmak

hissetmek ve hissettirebilmek de çok zor.

Duyanlarla ve güzel olana tabi olanlara Selam olsun!

Sevgili yazar,

Sözleriniz ve hissettirdikleriniz birer tohumdur.

Bizim gönlümüz ise birer topraktır.

"Toprağa düşen çiçeğe durur."

Kalemize kuvvet, ömrünüze bereket.

vesselâm.

Yanıtla . 1Beğen . 0Beğenme 14 Mart 05:41
01

. - "Eskiler;

Gözünüz kirlenmesin, kulağınız kirlenmesin" derler imiş...

Gözü kirlenenin, kulağı kirlenenin kalbi de kirlenirmiş.

Oysa göz güzele bakacak

kulak hakikati duyacak.

duymak isteyene bir fısıltı kâfi olacak!

yeter ki insan talib olsun güzele ve güzel olan her şeye...

Sadettin Ökten, usta ve kıymetli düşünür şöyle der;

"Ashab-ı Kiram'da âmâ vardır ama sağır yoktur." Eski büyüklerimiz, " insan kulağından zehirlenir, der."

Sözü israf eden bir çağda artık

kelimeleri seçmek kadar

duymak ve duyurmak

hissetmek ve hissettirebilmek de çok zor.

Duyanlarla ve güzel olana tabi olanlara Selam olsun!

Sevgili yazar,

Sözleriniz ve hissettirdikleriniz birer tohumdur.

Bizim gönlümüz ise birer topraktır.

"Toprağa düşen çiçeğe durur."

Kalemize kuvvet, ömrünüze bereket.

vesselâm.

Yanıtla . 2Beğen . 0Beğenme 14 Mart 05:39


Malatya Markaları

Sonsöz Gazetesi, Malatya ile özdeşleşen markaları ağırlıyor.

+90 (422) 323 52 92
Reklam bilgi

Anket Malatya Büyükşehir Belediye Başkanlığı İçin Kime Oy Vereceksiniz?