İnsan kendini bırakıp, sağında ve solundaki şeylerle ve üstündeki gökyüzüyle uğraşmaktan müthiş bir zevk alıyor.
Kendisine kıl kadar faydası dokunmayan şeylerle vakit geçiriyor.
Onun bunun hareketleri, malı ve mülkü ile uğraşarak kendini heba ediyor.
Halbuki din, insanı boş şeylerden yüz çevirterek yüce olana yönlendiriyor.
Başkasıyla uğraşmayı değil, kişinin kendisini düzeltme yolunu gösteriyor.
Rabbimiz Maide sûresi 105. Ayette şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin…”
İnsan kendine çeki düzen vermeyince kendisi dışında her şeyi düzeltmeye çalışıyor.
HER ŞEY MALUM, İNSAN MEÇHUL
İnsanların çoğunluğuna göre tefsir edilmesi gereken kitaptır.
Açıklanmaya ihtiyacı olan kitaptır. Halbuki kitabın tefsire (açıklanmaya) ihtiyaç duymasından daha çok insanın tefsire ihtiyacı vardır.
Yani kapalı olan insan, açık olan kitaptır. İnsan anlaşılmayı bekliyor.
Gazeteye “Falanca Kayboldu” şeklinde haber yazacağımıza… “İnsanlık Kayboldu Lütfen Bulan Haber Versin” diye manşet atmalıyız!
İnsan olmanın hakkı verilmeyince birilerinin kölesi olarak can veriyor insan.
İNSAN MANKURTLAŞIYOR.
Mankurtlaşma olayı sömürgeci güçlerin kontrolü altında bulunan toplumun özünü, kökünü, geçmişini yani hafızasını kaybetmesi anlamına gelmektedir.
Hikâyeye göre sömürgeci güçler, fertlerin kendilerine karşı çıkmasını önlemek için yetişme çağındaki çocukların kafataslarını yaş deri ile sararak kuruturlar. Böylece bu yavrucakların kafatasının büyümesini engellemekle onları istedikleri şekilde yetiştirirler.
Bir kişinin korkunç bir işkenceyle beyninin lisan alanının boşaltılması sonucu kendine, ailesine, milletine ve geçmişine yabancılaştırılabiliyor.
Hafızası boşalan esir, efendisinin sözünden hiç çıkmayan bir mankurta dönüşüyor.
Mankurtlaştırılan insan, öz anasını bile efendisinin emriyle öldürecek duruma gelir.
İşte bugün bunların kanlı canlı örneklerine tanık oluyoruz.
Bugün Batı’nın yaptığı da bu olaydan farksızdır. Bütün teçhizatıyla toplumlara kendi kültürünü ve yaşayışını dikte ediyor.
Böylece kokmuş kültürünü ve anlayışını dikte ederek kişinin hafızasını un-ufak hale getiriyor.
MAYASI BOZULAN İNSAN AYA ÇIKSA NE OLUR?
Ülkemizin önemli kalemlerinden biri olan merhum Ahmet Hamdi Tanpınar’ın şu sözüne kulak veriyoruz.
“Cahilsin okur öğrenirsin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin. Paran yok, kazanırsın.
Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur. (Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahur Beste)
Evet, Tanpınar’ın bu ifadesinden beslenerek söylüyoruz. Her şeyin bir çaresini, çözümünü bulabiliriz. Ne var ki insan bozulduğunda bunun çaresi ve ilacı yoktur!
Bugün bir teknolojik aletin bozulması insanın bozulmasından daha büyük ve önemli görülüyor.
İnsanın onarılacağı, düzeltileceği yerde alet ve edavatın onarılmasıyla uğraşıyoruz.
Çoğu şeyi tanıdık, sadece insanı tanımıyoruz.
Hz. Peygamber şöyle buyuruyor: “Dikkat edin! İnsan vücudunda öyle bir et parçası vardır ki, o iyi olursa bütün vücut iyi olur. O bozulursa bütün vücut bozulur. İşte o kalptir. (Buhârî, İman, 39)
Evet, maneviyata önem vermeyince buz kesiyor insan.
Bakara sûresi 10-11. ayetlerde “Kalplerinde hastalık bulunanların yeryüzünü sömürdükleri halde biz düzelticileriz” dediklerini okuyoruz. Bugün bu ayetlere benzer ifadeleri duyunca bu ayetlerin ne kadar canlı olduğuna bizzat şahit oluyoruz.
Dolayısıyla bugün neyi kaybettik sorusuna “insanlığımızı” diyerek cevap veriyoruz.
Allah’ın arzını, arızalı hale getirenler, insanların hakkını-hukukunu çiğniyorlar.
KEŞFEDİLMEYİ BEKLEYEN KITA İNSANDIR.
Dünyada tüm kıtalar keşfedildi, fakat en büyük kıta olan insan hale keşfedilmeyi bekliyor.
İnsan; Sarı çizmeli Mehmet ağa…
Kim olduğu, nerede bulunduğu bilinmeyen kimse...
El altından işler yürütülüyor.
Yolsuzluk tek yol belleniyor, hırsızlık üstü örtülü biçimde yapılıyor.
Tüyü bitmemiş yetimin, tüyü daha doğmadan birer birer bitiyor.
Papatya koparır gibi insanımızın hakları koparılıyor.
Görünen katliam ve zulüm, görünmeyenleri sümen altı ediyor.
İnsanlar gözleriyle kandırılıyor, fakat gönüller asla kandırılmaz…
Biz de kanmış ve inanmış gibi yapalım!
Kayısı silkeler gibi insanlar silkeleniyor.
İnsan hakları, tankların altında can verdi.
Adalet de adale gücünün altında ezildi.
Sevgili Okur!
Bunlardan kurtulmak için 4 yol sayabiliriz.
1- Ekmek için değil, hakikat için yaşamaya çalışan nesli yetiştirmeliyiz.
2- Hak sahiplerine hakları geri verilmeli, yani mazlumun ve mağdurun hakkını yiyenler onları kusmalılar.
3- Torpil ve rüşvet türleri, uygun kılıflar içinde meşrulaştırılmayacak. Yani torpil; referans, rüşvet; ikram adı altında piyasaya sürülmeyecek.
4- Hiçbir bahane ileri sürmeden, iyi günde kötü günde Allah ile beraber bulunma şuurunda olacağız.
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.