Tarih sayfaları, insanlığın büyük idealler ve yüce gayeler uğruna verdiği mücadelenin izleriyle doludur. Bu ideallerden biri de şüphesiz ki İstanbul’un fethidir. Türk-İslâm tarihinin altın harflerle yazılan bu zaferi, İslâmiyet’in doğuşundan itibaren Müslümanların kalplerinde yer etmiş mukaddes bir ülküdür. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in; “Kostantiniyye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir. Bu fethi yapacak hükümdar ne güzel hükümdar ve onun askerleri ne güzel askerdir.” hadîs-i şerîfi, bu ulvî gayeyi daha da pekiştirmiştir. Bu ilahi müjde, asırlar boyu İslam dünyasının dört bir yanındaki sultan ve kumandanları İstanbul surlarına yöneltmiştir.
İstanbul, fethi uğruna nice canların feda edildiği, nice kuşatmaların gerçekleştirildiği kadim bir şehirdir. İlk fetih teşebbüsü, Üçüncü Halife Hazreti Osman döneminde yapılmıştır. Emevîler devrinde ise büyük sahabelerden Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.) İstanbul surlarının önüne kadar gelmiş ve bu mukaddes şehir uğruna şehit olmuştur. Onun mezarı, İstanbul’un fethine olan inancın ve mücadelenin simgesi olarak bugün de büyük bir hürmetle ziyaret edilmektedir.
Türkler, İslamiyet’i kabul ettikten sonra bu ulvî gayeyi benimsemiş, 1071 Malazgirt Zaferi ile Anadolu’nun kapılarını açarak İstanbul’a olan yolculuklarına başlamışlardır. İki yıl gibi kısa bir sürede Marmara Denizi ve Boğaziçi sahillerini ele geçiren Türkler, İstanbul’u tehdit etmeye başlamışlardır. Ancak Haçlı Seferleri, İstanbul’un fethini bir süreliğine geciktirmiştir.
1299 yılında Osman Gazi tarafından kurulan Osmanlı Devleti, bu mukaddes görevi kendisine misyon edinmiş, her yeni padişah bu ulvî gayeyi gerçekleştirmek için çalışmıştır. Osman Gazi’nin ölüm döşeğinde oğlu Orhan Gazi’ye vasiyeti, Osmanlı padişahlarının İstanbul’u fethetme arzusunun bir ifadesidir: “İstanbul’u al, gülzâr et.” Bu vasiyet, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren İstanbul’un fethinin ilahî bir vaad olduğuna olan inancı ve kararlılığı ortaya koymaktadır.
Osmanlı sultanları, Peygamber Efendimizin müjdesine nail olma arzusuyla ısrarla İstanbul’un üzerine yürümüşlerdir. Bu kararlılık, nihayetinde 29 Mayıs 1453’te, II. Mehmed’in (Fatih Sultan Mehmed) önderliğinde gerçekleşmiş ve İstanbul, İslam dünyasının kalbine nakşedilmiştir. İstanbul’un fethi, sadece bir şehrin ele geçirilmesi değil, aynı zamanda bir medeniyetin doğuşu, bir çağın kapanışı ve yeni bir çağın açılışıdır.
İstanbul’un fethi, İslam dünyasının tarihindeki en önemli dönüm noktalarından biridir. Bu zafer, sadece askerî bir başarı olarak değil, aynı zamanda İslam medeniyetinin yükselişinin ve Batı’ya karşı gücünün bir sembolü olarak da değerlendirilmektedir. Fethin ardından İstanbul, İslam dünyasının kültürel, bilimsel ve ekonomik merkezi haline gelmiş, Doğu ile Batı arasındaki köprü olma rolünü üstlenmiştir.
Bugün, İstanbul’un fethi, Müslümanların inançları ve idealleri uğruna verdikleri mücadelenin, kararlılığın ve azmin bir sembolü olarak hatırlanmaktadır. Bu mukaddes ideal, asırlar boyu nesilden nesile aktarılarak yaşamış ve nihayetinde gerçeğe dönüşmüştür. İstanbul, İslam dünyasının kalbindeki müstesna yerini koruyarak, tarihin derinliklerinden gelen bu ulvî gayeyi ve ideali bizlere hatırlatmaya devam etmektedir.
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.