Filistin'e Selam! Direnişe Devam...

Uzun zamandır Filistin serime devam edemiyordum. Çünkü aklımda başka yazılar vardı onları yazmıştım. 

6 Şubat depremlerinden sonra Malatya'da yaşanan olumsuzluklar, Gazze'de yaşayan insanların HASBÜNALLAHİ VEL NİMEL VEKİL diyerek ölüme koşmalarını, dünyadaki iki yüzlülükleri, sadece mevzu Müslümanlar olunca sessiz kalmalarını bu gibi şeyleri yazmıştım. 

Bugünde kaldığım yerden devam edip Filistin araştırmalarıma devam etmek istiyorum. 

*****

Sina'dan çekilen İsrail ordusu 2 ay sonra, sınıra yakın yerleşim birimlerini saldırılardan korumak gerekçesiyle Lübnan'ın güneyini işgale girişti. Lübnan'ın işgali, Ebu Nidal örgütünün İsrail'in Londra Büyükelçisine suikast girişiminin ardından başlamıştı.

İsrail ordusu Ağustos'ta Beyrut'a girdi. Bu o sırada Savunma Bakanı Ariel Şaron'un hamlesiydi. Beyrut işgal edilince yapılan ateşkesin şartı FKÖ milislerinin Lübnan'dan çıkarılmasıydı. FKÖ çekilince, bu ülkedeki Filistin mülteci kampları da savunmasız kaldı.

Eylül ayı geldiğinde ise büyük katliamlar yaşandı. İsrail ile işbirliği yapan Hıristiyan Falanj milislerin lideri Beşir Cemayel'in bir bombalı saldırıda öldürülmesinin ardından Sabra ve Şatilla kamplarında yüzlerce Filistinli öldürüldü. Bu katliamın dünyada yarattığı tepkiler nedeniyle " savaş suçu" işlemekle suçlanan Şaron, Savunma Bakanlığını bırakmak zorunda kaldı.

İsrail işgaline karşı intifada, yani kitlesel ayaklanma Gazze Şeridi'nde başladı; kısa sürede Batı Şeria'ya yayıldı.

Protestolar, sivil itaatsizlik şekline büründü. Genel grevler düzenlendi, İsrail ürünleri boykot edildi, duvarlara yazılar yazıldı ve yollarda barikatlar kuruldu. İntifadanın sembolü, Arafat'ın "çocuk generallerim" dediği, İsrail'in devasa askeri gücünün karşısına ellerinde taşlarla dikilen yoksul Filistinli çocuklarıydı. Pek çoğu ağır silahlarla donanmış bir ordu tarafından öldürüldü, işkenceler gördü.

İsrail devasa gücüne rağmen, intifada sırasında çıplak elleriyle karşısına dikilen Filistin halkını durduramıyordu. Lübnan'ın işgalinin ardından Tunus'a yerleşen FKÖ'nün başı çektiği Filistin Ulusal Konseyi, Kasım 1988'de Cezayir'de toplandı ve 1947'deki Birleşmiş Milletler kararında yer alan ''iki devlet'' çözümünü kabul etti.

Bu adım peşi sıra gelecek uluslararası çabalarla görüşmeler, zirveler ve anlaşmalar sürecinin kapısını araladı. 1991'deki Körfez Savaşı'nın ardından ABD'nin girişimleriyle aynı yılın 30 Ekiminde Madrid Zirvesi yapıldı. İsrail, FKÖ'lü olmayan Filistinliler ile Ürdün ve Suriye heyetleriyle masaya oturdu.

****DEVAMI GELECEK

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Yüksel Akkuş -


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Malatya Markaları

Sonsöz Gazetesi, Malatya ile özdeşleşen markaları ağırlıyor.

+90 (422) 323 52 92
Reklam bilgi

Anket Malatya Büyükşehir Belediye Başkanlığı İçin Kime Oy Vereceksiniz?