Hayatımızın bir parçası olarak görmek istemesek de depremler hep var olacaktır. Dün Japonya’da, Türkiye’de, bugün Fas’ta, İran’da, Suriye’de, Irak’ta. Dünyanın her yerinde belli belirsiz depremler yaşanıyor...
Muhakkak ki her depremin semavi ve maddi bir nedeni vardır. Ancak günümüz insanları yalnız maddi sebeplere ağırlık vermeye gayret eder. Bizler her iki tarafı da ele almaya gayret edelim o vakit...
Dünyanın yuvarlak ve elips şekli ile fay hatlarında biriken gaz ve materyallerin hareketlenmesi ile bu depremler oldu diyerek bilimsel konuları ele alacak değiliz. O uzmanların işi...
Biz daha çok deprem için ne tedbirler alındı, binaların yapıldığı yerde zemin etüdü yapıldı mı, binalar yapılırken demir çimento veya eksik malzemeden sırf kazanç uğruna bir hırsızlık yapıldı mı, binalar da yapım süreci ve gerekli kontrollerin yapılması için ilgili kurumlar gerekli kontrolleri ve tedbirleri sağladı mı ona bakacağız...
Esasen bu konuları konuşmak da uzmanlara düşüyor. O halde işin bir de manevi yani semavi nedenlerine bir de bakalım...
Dünyanın yaşı ilerledikçe insanlar daha da azgınlaştı, harama-helal gözetmez oldu, kul hakkını düşünenler parmakla sayılıyor, hukuk ve adalet yalnız kitaplarda, zina ve gayri meşru ilişkiler haddinin fevkinde, çocuklarımız da güzel ahlak ve edep kayboldu, artan fahiş fiyatlar ve milleti canından bezdiren kiraları saymıyorum bile. Biz en iyi bu konuyu da işin ehline bırakalım...
Esasen biz daha çok böyle bir dünyaya nasıl çocuk yetiştireceğiz, gelecek neslimiz bu sıkıntılarla nasıl başa çıkacak veya çocuklarımız bu çirkin çarkın bir parçası mı olacak, işte en büyük endişemiz bu...
Biz kendimizden sonrakilere nasıl bir dünya bırakacağız, bence konuşmamız gereken ve herkesin üstünde kafa yorması gereken konu bu olsa gerek...
İşin garibi dünya ahlakını kaybettikçe bu deprem artıyor. Biz çocuklarımıza mirastan ve evlerden çok mezar bırakıyoruz. Toplum olarak düzenledikçe bu depremler hep var olacaktır...
Hatta öyle ki hala birçoğumuz bu depremlerden ders almadık ve hala yüksek fiyatlar uygulamaya ve milleti canından bezdirmeye devam ediyoruz. Kiralar bin iken 10 bin, 15 bin oldu. Fiyatlar çığırından çıktı. Öyle ki bu fiyatları koyanda ne vicdan, ne merhamet ne de ahlak var...
İnsanlar mecburi olarak bu evleri tutmak zorunda kalır, mecburi olarak yüksek fiyatlı ürünleri alıyor, çünkü başka çaresi yok. Devlet bu iş için gerekirse bir bakanlık veya birim kurmalı ki, bu ahlaksızlığın önü alınsın. Aksi hâlde başımıza taş yağmaya ve koca evlerin altında kalmaya devam edeceğiz...
Esasen ben kendimden çok gelecekteki çocuklarımdan endişe ediyorum ve böyle bir dünyaya çocuk getirmenin tehlikeli olduğunu düşünüyor ve korkuyorum. Allah çocuklarımıza güzel ahlak, iman, tevekkül, sabır, basiret ve vicdan versin. Vesselam...
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.