Röportaja geçmeden önce Özgür Sinan kimdir, kısaca tanıtmak istiyorum.
Özgür Sinan, 1956 yılında Artvin, Yusufeli'de dünyaya gelmiştir. Babasının tayinlerinden dolayı önce Tokat, Zile, sonra Bandırma'da yaşamıştır.
İlk ve ortaokulu Bandırma'da liseyi Balıkesir'de okumuştur. Gençlik dönemlerinde futbolun yanı sıra yüzmeyle de yakından ilgilendi. Edebiyat tutkusu öğrencilik yıllarında gelişmiştir.
Özgür Sinan, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'ne girmiştir. 1986 yılında Ankara Üniversitesi DTCF-İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümüne girdi. Bu dönemde de felsefe üzerine çalışmaya başlamıştır. Daha sonraları İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümünü okumuştur.
Özgür Sinan, uzun bir süre İngilizce ve Fransızca çeviriler yapmıştır. Bu arada da yoğunlaştığı tarih felsefesine ek olarak eski Türk tarihi üzerine de çalışmaya başlamış, değişik makaleler ve kitaplar yazmıştır.
Felsefeyle Tanışıyorum, Filozof Öyküler 1, Filozof Öyküler 2, Kökünü Arayan Sözcük 1 ve Kökünü Arayan Sözcük 2, Filozof Baran, Çiko’ya Ne Oldu, Gizli Görev çocuklar için yazdığı yüzlerce kitaptan birkaçı. Ayrıca Çocuk Eğitimi adlı yeni bir kitabının da yayına hazırlandığını öğrenmiş bulunuyorum.
“Çeviriler yaptığınızı, biliyordum. Çocuklarla drama ve çocuklar için felsefe çalışmaları, çocuk kitabı sürpriz oldu. Çocuk edebiyatına olan merakınız nasıl ortaya çıktı?” diye sordum
“Çocukları çok severim. Onlarla aram her zaman iyi olmuştur. Ancak çocuklar için kitap yazmaya, oldukça geç bir tarihte ve bir rastlantıyla başladım. Yakın bir arkadaşımın bir yayınevi kurma deneyimi oldu. Kendisi benden ısrarla çocuk kitapları yazmamı istedi. Sonunda onu kıramayıp birkaç denemede bulundum. Bunların beğenilmesi ve karşılık bulmasıyla birlikte de çocuk kitapları yazmaya yöneldim. Bir felsefeci olarak yetişkinlere felsefe anlatmanın zorluklarını yeterince yaşayınca da çocuklara yönelmeye karar verdim. Günümüz eğitiminin dayattığı teste ve başarıya odaklı sistem, aslında temel bir yanılgı üzerinde şekilleniyor. Bu yanılgı, eğitimi yalnızca bilgi edinme/edindirme süreci olarak ele almaktan kaynaklanıyor. Bu sistem, çocuğu boş bir çuval olarak görüyor ve onun içine olabildiğince çok sayıda bilgiyi, bilgi denilen odun parçalarını tıkıştırmayı hedefliyor. Ben bir felsefeci olarak bundan özellikle uzak durmaya çalışıyorum. Çünkü felsefeci, insanlara bir şeyler öğretmez. Felsefeci, bilen ve öğreten değil, sorgulayan/sorgulattıran, eleştiren/eleştirten ve insanları farklı yönlerde düşündürtendir. Felsefeyi aşırı soyut bir kavramlar denizine çevirip karmaşıklaştıran ve bu yönüyle bir bakıma istismar eden bazı filozofların tersine olarak, hiçbir büyük filozof, insanlara kendi doğrularını dayatmaya ve öğretmeye çalışmamıştır. Onlar yalnızca belli felsefi sorulara, kendilerince yanıtlar vermiş, bu yanıtları oluştururken nasıl bir düşünme sürecinden geçtiklerini ortaya koymuşlardır. Uzun sözün kısası, eğitim, esas olarak insanlara yeni bilgiler edindirme süreci olarak görülmemeli; eğitimde amaç, aklın ve düşüncenin geliştirilmesi olmalıdır. Günümüzün dijital dünyası bu söylediklerimin bir kanıtı durumunda. Herkes elindeki bilgisayar benzeri telefonlardan her türden bilgiye kolayca ulaşabiliyor. Geometrik hızla artan inanılmaz bilgi hacmini öğrenmeye, ezberlemeye, hatmetmeye ne gerek var? Gerektiğinde onlara ulaşmak hiç de zor değil... Zor olan, bütün o bilgi bombardımanı içinde gerçeği bulmak, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, başarıyı başarısızlıktan ayırabilmektir. Eğitimin bize kazandıracağı asıl yeti, işte bu olmalıdır. İşte bu noktada ben çocuklara soru sormanın önemini hatırlatıyorum, çünkü toplum baskıyla onları susturmadan önce bütün çocuklar usta birer soru soruculardır! Neden böyle davranıyorum? Çünkü felsefede asıl önemli olan sorulardır! Felsefenin binlerce yıllık tarihi içinde belli sorulara verilen sayısız yanıt var. Bu yanıtların çoğu, bugün için eskimiş, aşılmış düşüncelerden oluşuyor. Örneğin, büyük filozoflar Herakleitos, Platon ya da Aristoteles'in özgürlük, kölelik ya da kadın hakları konularındaki düşüncelerini bugün yalnızca acı birer gülümsemeyle okuyoruz. "Özgürlük düşüncesinin öncüsü ve bayraktarı" olarak göklere çıkartılan ünlü filozof John Locke, aslında köle ticareti yapan bir şirketin ortağıydı, vb. Felsefe tarihi içinde felsefi yanıtlar sürekli olarak yenilenip yeniden üretilirken, felsefi sorular varlıklarını bugün de sürdürüyor. Demek ki kalıcı olan yanıtlar değil, sorulardır! “ yanıtını aldım>>DEVAM EDECEK
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.