İnsanlık Nerede?

Geçtiğimiz hafta Bolu'da yaşanan facia, insanlığın en karanlık yüzünü bir kez daha gözler önüne serdi.

78 canımızın bir anda alevlere teslim olması, yüreklerimizi dağladı. Ancak asıl vahim olan, bu acının üzerine inşa edilen vahşi bir dans oldu.

Yanan bedenlerin, kızarmış tavuk reklamlarını andıran tırlara yüklenmesi, insanlığın tüm değerlerini ayaklar altına alan bir eylemdi.

Yakınlarını kaybedenlerin acılarıyla alay edilmesi, vicdanları sızlatan bir başka gerçeklik.

Ve tüm bunlar olurken, hayatın normal akışıymış gibi kayan insanların olması, insanlığın ne denli duyarsızlaştığının en çarpıcı göstergesi.

Ne oldu da bu hale geldik? İnsanlık nerede kaldı?

Bu soruların cevabı, belki de içinde yaşadığımız tüketim çılgınlığında, empatinin yerini bencilliğin almasında saklı.

Belki de sosyal medyanın yarattığı gürültü içinde, gerçek hayattaki acıları duymamaya başladık.

Bolu faciası, sadece bir yangın değil, aynı zamanda toplum olarak ne kadar yozlaştığımızın bir aynası. Bu olay, bizi bir kez daha düşünmeye itiyor: İnsan olmanın anlamı ne?

Empati, merhamet, dayanışma gibi değerler nerede kaldı?

Bu soruların cevabını bulmak zorundayız. Çünkü insanlık, ancak bu değerlere yeniden sarılmakla var olabilir.

Unutmayalım ki, bizler bir bütünün parçasıyız. Birbirimize bağlıyız. Birinin acısı, hepimizin acısıdır.

Bolu'da yanan canlarımızın hatırasına saygı duyarak, bu acı olaydan ders çıkarmalıyız.

İnsan olmanın anlamını yeniden hatırlamalı ve vicdanlarımızı dinlemeliyiz. Yoksa, bu tür faciaların tekrar yaşanması kaçınılmaz olacaktır.