MIRRA TADINDA YAZILAR

Bu gün size “Mırra tadında bir yazı” yazmak istiyorum.

Şimdi “mırra nedir” diye bazı okuyucularımın fısıltı şeklinde soru sorduklarını duyar gibiyim.

“Arap kentlerinden geldiği söylenen mırra, özellikle Urfa ve çevresinde içilen geleneksel bir kahvedir. Genellikle, misafirlere ikram etmek, ya da düğün yemeklerinden sonra servis edilmek üzere hazırlanır. Hazırlama süresi oldukça uzun olan “mırra”, özel fincanlarla sunulur. Güneydoğu Anadolu’da sunumu bir gelenek haline gelen mırranın, içimi sırasında, fincanının kesinlikle yere konulmaması gerekmektedir. Fincanın yere koymak mırrayı hazırlayana hakaret anlamına gelmektedir. Oldukça acı bir kahve olan mırra özellikle ağır yemeklerin üzerine içilmektedir.”

Ve ben mırrayı ilk kez Urfa’da katıldığım bir “Sıra Gecesi”nde içmiştim.

Mırramı içtikten sonra fincanımı yere koymuştum meğer mırrayı içtikten sonra masaya fincan bırakılmazmış. Mırra bittikten sonra kahve servisini yapan kişiye geri verilmesi gerekiyormuş ama ben fincanı yere bıraktığım için,  servis eden kişi defalarca fincanımı doldurup doldurup getirdi. Sonra oradan birisi çıkıp da söyledikten sonra geleneği gereği mırrayı servis edene bir bahşiş verip bu mahcubiyetten kurtuldum.

Her ne ise, konuyu dağıtmadan tekrar yazıya dönecek olursak; siz de takdir edersiniz ki, bir köşe yazarı için en büyük mutluluk okunuyor olduğunu hissettirmektir.

Bir öğretmen için derste parmak kaldırmak, bir ses sanatçısı için alkış ne kadar önem arz ediyorsa bir köşe yazarı için de “tık” almak/okunmak o kadar önemlidir.

Evet, “mırra tadında” bir yazı yazacaktım…

Herkes yazı/yazılar yazar ama bazı yazarlar farklı yazılar yazar.

Mesela şairler,

Hikâyeciler,

Romancılar,

Hâsılı edebiyatla uğraşan yazarlar farklı yazılar yazmalı çünkü onlar farklı insanlardır.

Onlar hayatı farklı görür, farklı yorumlarlar.

Kimi yazarlar teferruatları görmezlikten gelirken edebiyatçılar -nedense-  teferruatlara takılıp kalırlar.

Mesela; bir hareket, bir gülüş, bir yaşama sebebi, bir his, bir çığlık ve bir yokluk var ederek var olmayı düşünürler yazarlar…

Örneğin yazarak âmâ olan bir insanın gören gözü olabilirler.

Koşma yeteneği hâlâ varken koşabilirler olmayan sevgiliye kavuşmak/dokunabilmek için… 

Ve yazarlar anne olabilirler merhamet memesinden insanları emzirmek için…

Yani demek istiyorum ki…

Yazarlar ağlayabilirler.

Ağlatabilirler…

Yazarak anlatabilirler…

Veya susabilirler.

Ya da kâğıt üstünde küfredebilirler…

Şaşaalı bir kahkaha patlatabilirler tüm olumsuzluklara rağmen…

Tüm olumsuzluklara rağmen ayakta dik durmayı becerebilirler.

Hâsılı kendilerine verilen ya da kendilerine verildiği zannettikleri tüm haklarını yazının şaşırtıcı büyüsünde kullanabilirler.

Yani mırra tadında yazılar yazabilirler.

Ve mırra tadında nice güzel yazılar yazarak okuyucularına mırra tadında hoşça vakit geçirebilirler.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Şevket Başıbüyük -


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Malatya Markaları

Sonsöz Gazetesi, Malatya ile özdeşleşen markaları ağırlıyor.

+90 (422) 323 52 92
Reklam bilgi

Anket Malatya Büyükşehir Belediye Başkanlığı İçin Kime Oy Vereceksiniz?