PTT’nin 2002 yılında başlatmış olduğu "2023'e Cumhuriyetimizin 100. Yılına Mektup” kampanyasına katılmış ve o zaman 4 yaşında olan oğlum Burhan Kaan’a mektup yazmıştım. Aradan 21 yıl geçti. Mektubu yazdığımı hatırlıyor ancak ne yazdığımı bilemiyordum. Nihayetinde o mektup geldi.
O gün 4 yaşında olan oğlum büyüdü Avukat oldu. Ona iki de kardeş geldi. Tabii ki mektup yalnızca ona gelince diğerleri kıskandı. Ancak yapacak bir şey yok, onlar o vakit dünyada değillerdi henüz…
Mektup şöyle başlıyor: “Canım oğlum; bugün 4 Ekim 2002 Bu satırları okuduğunda 25 yaşında olacaksın inşallah. Ben ise yaşıyorsam 54... Bir ay sonra ülkemizde seçim var. 3 Kasım 2002’de yapılacak olan genel seçimlere Erbakan ve Erdoğan siyasi yasaklarından dolayı giremiyorlar. Daha doğrusu seçime girmeleri engellendi. Bu hiç demokratik bir durum değil. İnşaallah bu mektubu okuduğunda Türkiye’de böyle bir sıkıntı kalmamış olur. Bugün yaşadığımız sorunların 2023’te çok mevzi kalacağına inanıyorum. Ülkede müthiş bir ekonomik kriz var. İki yıl önce kişi başına düşen milli gelir 3200 dolar iken bugün 2160 dolara gerilemiş durumda. Asgari ücret yaklaşık 100 dolar, en düşük memur maaşı ise yaklaşık 200 dolar. Ülke halkının bu rakamlarla yaşamlarını sürdürmeleri çok zor. İnternet hızla yayılıyor. Ülkemizde her 10 evden birinde otomobil var.”
Türkiye’nin 21 yılda geldiği noktayı anlatma babında çok önemli gördüm bu cümleleri. Neden mektuba ekonomik ve siyasi konuları anlatmakla başladığımı o dönemi yaşayanlar çok iyi bilir. Mektup oğlumun eline geçtiğinde çok şaşırmış. Duygusal ve ailesel meseleleri anlatacağımı düşünerek açtığı mektupta bu cümlelere rastlayınca ilk tepkisi annesini aramak olmuş ve şaşkınlığını dile getirmiş. Eee ne diyeyim, yaşayanlar bilir… 2000-2002 ekonomik ve siyasi krizi hücrelerimize o kadar işlemişti ki, kendi meselelerimizi düşünecek durumda değildik.
Bir durum tespiti olarak değerlendirilebilecek olan mektubun bu ilk bölümüne ben şaşırmadım. Daha doğrusu bu bölüm beni şaşırtmadı. Ancak sonraki bölüme gerçekten şaşırdım. Bakın sonrasında neler yazmışım: “Her türü olumsuzluğa ramken 2023 yılını ülkemiz için daha iyi şartların oluştuğu bir yıl olarak görüyorum. Eğer gayretli olabilirsek 2023 yılında dünyanın gen gelişmiş ilk 10-15 ülkesinden biri olabiliriz. Ülkemizde eğitime yatırım yapılmıyor. Eğitime ağırlık verebilirsek geleceğimizin parlak olacağını söyleyebilirim. Ben geleceğe umut ile bakıyorum. Dünyanın bugünkü hâkimi ABD… 20 yıl sonra da yine ABD olacak ama bugünkü kadar değil. Çin ve AB bugünden daha güçlü olacak ve ABD’nin dünya hâkimiyetini bir miktar dengeleyecek. İslam ülkelerinde önümüzdeki 20 yıl içerisinde fazlaca bir gelişme beklemiyorum. Ortadoğu haritası değişecek. Irak, Filistin, Suriye sınırları değişecek ülkeler gibi duruyor. Keza Kafkasya bölgesinde de sınırlar değişebilir… Türkiye’de 2023 yılına kadar petrol bulunacağını tahmin ediyorum. Türkiye’de bulunacak petrol ve doğalgaz ülkemize büyük ivme kazandıracak. Amerika, Avrupa Birliği ve Çin ile birlikte Anadolu’daki güçlü bir Türkiye dünyada dengeleri değiştirecektir. Ülkemizin bugünkü en büyük sorunu yolsuzluklar ve ahlaki erozyon…Başörtüsü yasağı var ve İmam Hatip okulları kapatılıyor. Türkiye’nin 2023’te bu meseleyi çözeceğine inancım tam. Türkiye’de 2023’te kişi başına düşen milli gelirin 10 bin doları aşacağını tahmin ediyorum.”
Evet şaşırdım. Çünkü tahminlerimin çoğu tutmuş. Elhamdüllillah.
Büyük umutlarla girdiğimiz 2023 yılı hem ülkemizde hem dünyada hepimizi üzen hadiselere sahne oldu. 6 Şubat depremi ile milletimizin, 7 Ekim Aksa Tufanı’nından sonra yaşananlarla İslamaleminin yüreği dağlandı. Meselelerimiz var, sıkıntılarımız var, sorunlarımız var. Aşılması gereken hedeflerimiz var. Asla ümitsiz değilim.
Hazreti Mevlana’nın 750.vuslat yıldönümüne hazırlık yaptığımız şu günlerde onu şu cümleyle anmak nede anlamlı olur. “Karanlığın ardında nice güneşler var. Ümitsizlikten sonra nice ümitler var!”
Birlik içerisinde olunduğunda çözülemeyecek hiçbir sorun yok.
Şimdi diyorum ki, yine PTT bu sefer de 2040 veya 2053’e mektup kampanyası başlatsa…
Güzel olmaz mı?
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.