Kalsın bu burada
Yazıyorum.
Okuyorum.
Merak ediyorum.
Sorguluyorum.
Derdimi biliyorum.
Derdime derman arıyorum.
Ve derdimin dermanının da yazmak olduğunu görüyorum.
Bazen bazı şeyleri konuşarak daha rahat anlatabildiğimi zannediyordum.
Meğer ki değilmiş.
Ta ki yazmaya başlayana kadar …
Yazmak ne kadar da etkili bir ilaçmış.
Yazmaya başlamak ve inanmak.
Zaten her şey inanmayla başlamıyor mu?
Kendimize inandığımız vakit herkes bize zaten inanıyor.
Bilmiyorum belki de yazarak insanların bana inanmasını sağlamaya çalışıyorum.
Ama söyleyecek sözlerimiz varsa o zaman yazmak daha anlamlı oluyor.
Ha burada mevzu sayfalarca yazmak değil bunu belirtmekte fayda görüyorum.
İçimiz yanmalı, derdimiz olmalı…
İşte o zaman söyleyeceklerimiz oluyor.
Bazen yazarken hissetmek gerekiyor.
O hissi karşıdaki okuyucuya yaşatmak gerekiyor.
Arkadaşımla konuşuyorum .
Bu hafta ne yazmalıyım diye .
İstişare ediyoruz.
Yazdıklarımızın bir nebze de olsa işe yaramasını diliyoruz.
Nefes aldırsın istiyoruz.
Bu garip bir şey.
Hiç tanımadığım bir insanın yazdıklarımı okuması nasıl güzel bir duygu anlatamam.
YAZMAYI SEVEN İNSAN HEM HERKES GİBİ HEM DEĞİL.
***
Her gün köşe yazısı yazmak, her gün beynini sıkıp suyunu çıkarmaktan farksızdır..
Gündeme düşen her mesele hakkında doğru görüşlere ulaşmak, hiç şüphesiz, zannedildiği kadar kolay bir hadise değildir…
Köşe yazarının anlı şanlı, şöhretli bir düşünce adamının hemen her şeyi anında bilmesi, biliyor olması elbette ki mümkün değildir..