Hani üstad ismet özel şiirinde diyor ya vay gençtim ölümle paslanmış buldum sesimi…
Bana hep bu şiir derinliklerden geliyor hissini oluşturuyor .
Bilmiyorum bana mı öyle geliyor yoksa hep mi öyleydi bilmiyorum.
İnsan gençken her şey nasıl da toz pembe geliyor.
Her şey mubahmış gibi.
Yapılan yanlışlar, dönülmez hatalar bunlar ne kadar da normal geliyor insana.
Sonra oturup kendi derununa indiği zamana başka bir deyişle kendi Hira’sına indiği zaman bunlar nasıl da insan ruhuna acı veriyor.
İnsanın kalbini sızlatıyor.
Sonra başa bir ağrı veriyor.
Terletiyor.
Hatırlanmaması gereken şeyleri hatırlatıyor.
Yürüdüğün yollarda , gittiğin mekanlarda hep aklına o zamanında yaptığın ipe sapa gelmez hataların geliyor.
Bu ne kadar kahredici bir durum bir bilseniz…
Sonra oturup diyorum ki keşke biraz anlaşılsaydım. Beni dinleyenler olsaydı , yol gösterenim olsaydı.
Olsaydı da olsaydı…
Sonra bize bakıp gelecek nesiller için yorum yapmaya başladılar.
Neymiş efendim nereye gidiyormuş bu gençlik?
Vel hasılı kelam “nereye gidiyor bu gençlik?” Diye bir soru benim zihnimde yok.
Çünkü bu soruyu soranlar için verilecek cevabın ne olduğunu daha sormadan evvel biliyorlar ve verecekleri cevaba göre bir soru soruyorlar.
Ha bir çözüm olur mu bilmiyorum ama illa nereye gittiklerini sorgulamak yerine bir kez de yanlarına düşüp onlarla beraber yürüsek de belki kendilerini bu denli yalnız ve bu denli anlaşılmaz hissetmeseler.
Gençleri yalnız komayın ki hataya düşmesinler vesselam …