Adıyaman Gerger- Vank köyünden İstanbul'da öğretmen olarak görev yapan Süryani Araştırmacı Tarihçi yazar Muzaffer İris'le geçen yıl İstanbul'da tanışmıştım. Muzaffer beyle bir gün İstanbul'da buluşup sohbet ederken yazın Pütürge Uzuntaş Köyü ( Peraş) Barsavmo Manastırına gideceğini söylemişti.
Adıyaman ve Çevre İlleri Süryani Metropolit Ğriğoriyos Melki Ürek ile Adıyaman Süryani Petrus ve Mor Pavlus kilisesinde geçen yıl yaptığımız bir sohbette 2010 yılında Metropolit Yuhanna İbrahim'in teşviki ile bir heyet halinde Mor Barsavmo manastırına zorlu bir patikadan çıktıklarını anlatmıştı. O günden beri o manastıra gitme fikri aklıma yer etmişti. Metropolit Melki Ürek beyin bu manastır hakkında bilgi vermesi ile haberim olduğunu söyledim. Yazın Malatya'da kaldığımı, manastıra birlikte gidebileceğimi söylemiştim. Süryani din adamı D.Gabriel Gawo yaptığımız watsap yazışmalarında "Hocam Süryani Kadim manastırlarımıza araştırmacılar yazılarında Türkiye'de hep kale diyorlar . Bize ait ne varsa Romalılara yada Rumlar’a ve yahut Ermenilere mal ediyorlar bunu anlamış değilim….."diye sitemde bulunmuştu... örnek Barsavmo Manastırı demeyip " Dilber kalesi" dedikleri gibi. Gerçekten de Kültür ve Turizm Bakanlığı Sivas Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun tescil karar yazısında' Dilber Kalesi' yazıyordu. Muzaffer yaz tatili için Adıyaman'a gelmişti. Bir kaç gün önce tlf'la görüştük. 15 Ağustos 2021 pazar günü Mor Barsavmo manastıra gitmeye karar vermiştik. Ben yanıma iki arkadaşımı alarak sabah erkenden Malatya'dan yola çıktım. Muzaffer beyde Manastırın olduğu Peraş köyüne Gerger Vank köyünden bir araba tutmuş yola çıkmıştı...
Hayırlı gitmeler dileğiyle yolculuğa başladık. Biz arkadaşlarla İstasyon Garı önünde sözleştiğimiz yerde erken saatte buluştuk. Pütürge yollarında yol arkadaşım, Kültür Bakanlığından emekli eğitimci Akçadağlı Adil Aktaş, diğeri Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından emekli eğitimci Kuluncak'lı Celal Yıldırım. Yapacağınız gezilerde neşeli, samimi arkadaşlarla üç beş kişilik bir kafile oldunuz mu, gezintinin tadına büsbütün doyum olmaz. Malatya İnönü mahallesinden şehirler arası çevre yola çıkınca karşımızda Beydağ'ı sabahın ilk ışıklarıyla pırıl pırıl yanıyordu. Malatya - Elazığ yolu üzerinde İnönü Üniversitesinde sonra çiftlik köyünü geçtikten sonra sağa dönerek Pütürge - Nemrut yoldan devam ettik. Kayısı bahçelerin arasından kıvrıla kıvrıla Yaygın köyünden itibaren yokuş tırmanmaya başladık. Yokuş tırmanırken işaret levhasında 'seküler' köyü adı dikkatimizi çekti, yukarıdaki köy girişinde ise levhada Sekiler yazılı idi. "Seküler" yanlış yazmış olduğunu konuştuk. Çıplak dağların taşkın yamaçlarından kıvrıla kıvrıla çıkılan yolla kubbe dağına vardık. Yol levhasında Rakım 1930 yazıyordu. Kışın geçit vermeyen türkülere, hikayelere konu olan kubbe dağı yolu genişletilmiş çok güzel olmuş. Artık eski püskü yolların yıllarca süren derdi tükendi. Eski Pütürge yollarında küçük tepeleri bile aşmağa güç yetmezmiş de çevresinden dolanıp gidilirmiş. Ve dağ başlarında insanların donduğu, kurtlara yem olduğu çağlar. Yerli halkın araba görmediği, motor sesi duymadığı çağlar.
Malatya'dan Pütürge' ye İki günde gidilen yeri şimdi 1,5 saatte gitmek. Uygarlık ve Cumhuriyetin gücü.Daha100 yıl öncesinde katırla, eşekle, atla ve yayan gidilen yerler. O günün insanının çileli yolculuklarında düşündükçe benim de yüreğim sızlıyor. Asfaltın uygarlık anlamına geldiğini en iyi Pütürge yollarında öğrendik. cilalı kara şerit, güneş vurunca ayna gibi parıldıyor. Allah devletimize zeval vermesin. Emeği geçenlere helal olsun. Arabamız yavaş yavaş virajları alırken dağları, tepeleri, bayırları hep ağaçsız, hep çıplak gördük. Ama Pütürge Şiro çayına doğru inerken yolların iki tarafı meşe ve orman ağaçları ile kaplanmıştı. Pütürge yolu deyince aklımıza dağlara kıvrıla kıvrıla çıkan, dağlara döne döne dolanan inilen yollar gelir. Dağlara virajsız çıkılmıyor ki... >>> DEVAM EDECEK