Ulaşım ve teknolojinin gelişmesi ile köylerde yaşayanlar ya da gurbete gidenler. Ekonomik durumu iyi olanlar köy yolunun kenarlarına ,bahçelerine villalar 3-4 katlı binalar yapmaya başlamışlar. Mevsim itibarıyla köylerine bağlarına bahçelerine dönen köylülerin evlerinin önünde çok güzel arabalar vardı. Tabii çoğu İstanbul plakalı. Her gün bir otobüs Pütürge' den İstanbul'a sefer yaparmış.
Muhtarın görevlendirdiği rehberi Cemal Çeberi Kayadere köyünün yol ayrımında aldık. Kayadere köyü 1550 rakımdı. Rehberimiz Dilber kalesine güney yönden çıkmamız önerdi. Yol üzerinde arabayı bırakıp dağa tırmanmaya geçtik. Şoför arabaların yanında kaldı. Rehber önde tek sıra halinde sırtımızda çantalarımız bir süre orman işletmesinin paletli kepçe ile açtığı yoldan çıktık. Yaşlı meşe ağaçlarını kesmek için açmışlar. Çevrenin bitki örtüsü küçük, büyük meşe palamutları ile yeşilleniyor. Köylüler mazı toplayıp satıyorlarmış ilaç sanayide kullanıldığını rehberimiz söyledi. Meşe, Sumak, melengiç / sakız ağaçları ile solmaya yüz tutmuş otsu bitkiler vardı. Sırt çantalarımızdan çıkardığımız pet şişelerden buzlu suyumuzu içtik. Biraz ferahladık. Muzaffer bey çantasından kaymaklı bisküvi ikram etti. Birer ikişer aldık. Bu esnada benimle gelen arkadaşlarla tanışıp sohbet edildi. Yine tazeleyen kuvvetimizle yola devam ettik. Muzaffer öğretmenin bir ara tansiyonu çıktı. İstiğfar ,kusmaya başladı. Boncuk boncuk terledi. Adil bey esas mesleğinin Sağlık ve İlk yardım öğretmeni olduğunu , okullarda yıllarca ilk yardım dersi verdiğini söylemişti. Ben gelmesi için seslendim hemen gelerek ilk yardımda bulundu. Muzaffer beyin çantasında tedbir olarak buzlu pet su ve ilaçlar varmış. Yüzünü yıkadı, Buzlu Pet şişeyi ensesine tampon yaptı. Manastıra çıkarken öğlen saati güneş tepemizde yanımızda yükselen yalçın kayalar güneş altında kızmışlar bize ateş altında püskürüyorlar. Yer yer kırık taşlar üstünde yürüdükçe hareket edip aşağıya doğru yuvarlanıyorlar. Meşe ağacı altında ilk molamızı verdik. Her taraf keven bitkisi. Sararmış kurumuş. Terlemeye başlamışız. Nefes nefese kaldık. Muzaffer İris manastıra doğru yürürken birden aklına Hristiyanların Üzüm Bayramı , Meryem ananın göğe yükseldiği gün manastırda dağıtmak için aldığı üzümü evde unuttuğunu söyledi. Bu konuşmayı bitirdikten biraz sonra bir mucize oldu sanki, karşımıza yamaçta yabani üzüm asmaları görünce hepimiz nasıl sevindik. Hemen teveklerin arasını baktık. Muzaffer öğretmen daha tam olmamış( koruk) bir kundak üzüm buldu. Sırt çantasına koydu. Doğal yoldan tahrip olan yollardan manastırın olduğu yere vardık. Harabeyi gezdik. Manastır dağın zirvesinde Arabanın gittiği yerden en az bir saat yürünüyor. Tahribatı ağır. Manastırın, sadece birkaç duvarı kalmış ve gerisi yıkık durumda. Defineciler sıkı çalışmış. Manastırdan aşağıya kuşbakışı bakınca geniş bir panorama her taraf ayağımızın altında. Şalyan vadisi, vahşi dağ manzaraları. Dağların güneye bakan yamaçlarında irili ufaklı köyler serpilmiş. Manastırın harabelerinin, kalenin tuğla, seramik ve küp parçaları objelerinin fotoğrafını çektik. Manastır yalçın kayalar üzerinde kale surları devam etmekte , manastır kartal yuvası gibi kayaları üzerine yapılmış. Aşağısı uçurum. Pütürge gerçekten müthiş dağlık, ulaşımı zor, muhteşem manzaraları dolu bir memleket. Yangın, deprem , doğal aşınma , daha fazlası defineciler tarafından köstebek yuvası gibi her taşın altı kazınmış . Daha büyük zararı bu tarihe düşman tez elden zengin olmak isteyen defineciler tarafından zarar verilmiştir. Manastırın tepesinde olduğumuz yerde rehberimizle dolaşıyor, bilgi alıyorduk. Güneşte gökte daha çok yükselmiş, daha çok patlamış, bizi daha çok ısıtmaya başlamıştı. Böyle günlük - güneşlik bir günde bu kalenin manastırın harbeleri arasında hepsi birer tarih, birer efsane olmuş olayları bir Süryani tarihçisi Muzaffer İrisin ağzından dinlemek ... Mistik bir hal doluyor içimize. "Süryanilerin anadili dünyanın en eski dillerinden biri olan Aramice'dir. Kutsal kitapların bir çok bölümü bu dille yazılmıştır. Peygamber Daniyel'in peygamberliği. Kutsal incil'in Matta bölümü... gibi Hıristiyanlık tarihinde ilk Ayin'in Kudüs'te Süryanice yapılması, Rab İsa Mesih, öğrencileri ve Meryem Ana'nın bu dili kullanması, onun diğer tüm dillerden üstün olduğunu görmek açısından yeterli olsa gerek. >> DEVAM EDECEK