Bu kuv vetli ordu Dedesultan ile karşılaşınca zorlu ve kanlı bir muharebe başladı. Neticede Dedesultan yenilmiş ve esir düşmüştü. Taraftarlarının pek çoğu kılıçtan geçirilmiş ve kendisi en müdhiş iş kencelere maruz bırakılmıştı. Bütün bunlara rağmen Dedesultan katiyen Bedrettin’in sosyal fikirlerinden dönmüyor, hatta onu Peygamber olarak tanıdığını söylüyordu. Bütün işkencelere rağmen bu fikrinde İsrar ettiğinden çarmıha ge rilişinden sonra, halâ mevcut kalan taraftarları fikirlerine hayatları pahasına bağlı olduklarım ifade ederek «yetiş ya Dedesultan» imdadı ile hançerlerini kalplerine sokarak intihar ediyorlar ve oluk oluk kan akıtıyorlardı. Bu kanlı zaferden sonra Yahudi Torlak Kemal de Manisa önünde Şehzade’nin ordusu tarafından çevrilmiş ve üç- bin taraftarile birlikte tamamen kılıçtan geçiril mek suretile imha edilmişti. Sıra Şeyhe gelmişti. Şehzade Murat takviye ettiği ordusu ile Rume liye geçerek ilerilemiş ve Şeyhin ordusu ile Serez önünde karşılaşmıştı. Kısa bir çarpışmadan sonra Şehzade ele geçirmeğe muvaffak olduğu Şeyhi götürüp babasına teslim etti. Çelebi Sultan Mehmet Hükümet aleyhine ve İslam dini akidelerine karşı çok kanlı bir ihtilâle liderlik etmiş olan şeyhi Dedesultan Mustafa ve Torlak
Kemal gibi birdenbire bertaraf etmek istemiyor du. Devrin en kudretli âlimlerinden müteşekkil bir meclis toplayarak Şeyh’in muhakeme ve fi kirlerinin münakaşa edilmesini emretti. Heyeti teşkil eden hocalar müzakere ve münakaşa neti cesinde Bedrettin’in fikirlerini kabul etmemekle beraber cezalandırümasına dair bir hükme vara madılar. Şeyh ilim, tasavvuf ve İçtimaî fikirler bakımından çok kudretli olduğundan, ilmi usul lerle ikna edilemiyor ve ölümüne fetva verilemi yordu. Nihayet aslan Türk olmayan bir hoca, İranlı Molla Sait Haydar’ın fetvasile idamı cihe tine gidildi. Şeyh Bedrettin hayatı pahasına olan bu fetvaya büyük bir soğuk kanlılıkla boyun eğ di ve şahsiyetine uygun olarak Acem Mollanın fetvasını imzaladı.
Uzun yıllardanberi büyük bir emek mahsulü elde ettiği ünine, irfanına ve beşeriyetin müsavatına inanan fikirlerine bile bile kurban olmak istiyordu. Böylece 1417 de Serez’de idam edildi. Halk bu hadiselerden son derece üzgündü. Derhal mezarının üzerine bir türbe yapıldı ve etrafı kütüpane, medrese ve vakıflarile genişletildi. İş te bu yazımıza konu teşkil eden kemikler 1924 de bu türbeden İstanbula getirilmişti. Türbe bu gün Serez’de halâ ayakta durmakta ve tarihe mal olmuş bir bina hüviyeti arzetmektedir.
Yazımızın başında naklettiğimiz kemiklerinin macerası sonunda aradan altı asra yakın bir zaman geçtiği halde bu bakiyelerin tekrar bir türbeye iade edilmesinin de münasip olacağı kanaa tinde bulunduğumuzu belirtmek isteriz.
İşte, Simavna Kalesi fatihi ve kadısı İsrail’in oğlu Şeyh Bedrettin’in kırk sene evvel İstanbula nakledilen kemiklerinin ve kısaca hayatının hi kâyesi budur. Osman SÜMER 1 2 3 4 5 * 7
(1) Onikin’ci Hicri asrın başlarında eyalet valilikle rinde ve sadrazamlıkta bulunmuş, Merzifonlu Kara Mus tafa Paşa maiyetinde yetişmiş, istrancalı Mustafa Paşa.
(2) İstanbul Belediyesinde uzun müddet Mezat Dairesi Müdürlüğü yapan Osman Timur.
(3) Dinî müesseseler hakkında büyük bir vukuf sahi bi olan ve yakın zamanlarda vefat ederek Fatih Camii heziresine defnedilen Esat Serezli.
(4) Tamamen yanlış olan Balkan Harbinde nakledil me rivayeti resmî muhaberatta da görülmektedir.
(5) Bakanlar Kurulu Kararının tarihi 23. 10. 1961, sa yısı 5/1840 dır.
(6ı Bu türbenin giriş kapısı sırasında «İsviçre’de bir ameliyatı cerrahiye neticesinde on sekiz yaşında vefat eden Süleyman Beyin» parmaklıklı mezarı yanındaki baş köşededir.
(7) Bu heyete Topkapı Sarayı Müzesi idarecilerde İs tanbul Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü Kontrolörü ve Sultan Mahmud Türbesinin baş bekçisi dahil olmuştur.
Fotoğraf: Şeyh Bedreddln’în şehri Seres’de Gazi JEvrenos Camii
La Mosquée Evrenos à Serès (Grèce)>>DEVAM EDECEK