Bir sahtekarlığı, yolsuzluğu, hırsızlığı, ahlaksızlığı ve dolandırıcılığı gizlemenin en iyi yolu bir belediyede başkan olmaktır. Kimse üstüne alınmasın ama sadece muhalefette değil, fikir ve anlayış olarak yakın gördüğümüz insanlarda da bu durumu görüyoruz...
Bu çok acı elbette ama muhalefet eskiden bir kılıf bulur hırsızlığını ve arsızlığını gizlemeye çalışırdı. Şimdi onu gizlemeye bile gerek duymuyor. Nasılsa kağıt üstünde ihale adı altında her türlü alavere dalavere yapılıyor...
Devlet veya Sayıştay’ın bu kağıtlara bakıp bunlara bir şey demelerini beklemeyin. Adamın biri sadece sosyal medyada kendini şişirsin diye elin trollerine yüzbinlerce lira döküyor. Binlercesini çalışıyor gibi gösterip maaş veriyor. Bir başkası sanat, tiyatro, eğitim ve sosyal faaliyet adı altında milyonları kendi yandaşlarına yediriyor. En komiği de eğitim adı altında birine ders vermesi için ihale bile yapıyor...
Hatta birileri var ki, 10 yıldır aynı partiden, aynı belediye başkanından ihaleleri kendine bağlamış. O da yetmemiş ilçede ihale verdiği şirkete, Büyükşehire geçerken de ihaleleri paslamış...
Daha neler var neler. Sürekli birileri demek zorunda kalıyorum çünkü birkaç ismi yazıp diğerlerini yazmamak olmaz diye isim kullanmıyorum. Siz anladınız onu. Hani bir tanesi önce camilerde Yasinler okutup, seçim sonrası şampanyalı kokteyller düzenledi. İş yapmayıp sürekli tatile çıkan arkadaş yok mu heh işte o...
Bir de sürekli suyu kesik, kötü kokusuyla ünlenen şehrin bilmem şeysi vardı, adını söylemiyim mutlaka çıkaracaksınız. Adam sosyal medyaya çok para harcadı ama değdi, baya her 5 twitinin altında fotoğrafını görmek mümkün...
Ha bir de şu dolmuşla işe gidip geliyorum diyen bir arkadaş daha vardı, sonra 2 trilyona yakın aracıyla boyboy fotoğrafları çıktı. Çıkmayaydı iyiydi, adam daha ayakla evden işe gidip geleceğini söyleyecekti...
Her neyse, bunları yaz yaz bitmez. Aklıma gelmişken şu belediyelerde kadınları kullanan, taciz eden, hatta tecavüz edenleri de hatırlatayım. Hani tecavüzleri yapıp ama en çok kadın haklarını savunuyoruz diyenleri. Hani kadınları bir cinsel obje olarak kullanıp kenara atanları, sonrasında üstünü kapatmak için para teklif edenleri.
En çok da dinazor ve kokuşmuş köhne kafalara yarayan İstanbul Sözleşmesi adı altında Antalya’da gösteri düzenleyen siyasi partiler ile STK’ların önünde vücudunu açan bu ahlaksız kadına acıyorum. Etraflarındaki çağın sapkınları olan LGBT’lileri saymıyorum bile. Bir şeyi savunuyorsun bari tutarlı bir yanı olsun...
Sen gel Müslüman bir ülkede, ahlaksızca, haya etmeden, utanmadan vücudunu aç ve sonra İstanbul Sözleşmesi’ni geri istiyoruz de. Bu sözleşme geri gelsin diye kendini mezata çıkarmanın, kendini Türkiye’ye ifşa etmenin ve aynı zamanda bu ahlaksızla mahrem yerini açarak günaha girmenin gereği var mı...
Söz gelimi, muhalefet çirkin yüzünü o kadar aşikar etti ki, artık yaptığı hiçbir ahlaksızlığı, pisliği ve hırsızlığı kapatma veya gizleme gereği duymuyor. Tüm bunları son seçimden aldığı cesaretle bunu yapıyor. Eğer seçimde büyükşehirleri alamasaydı ve PKK’ya yakın olan bu parti ile işbirliği yapmayarak seçime girseydi, bunların hiçbirini şuan Türkiye yaşamıyor olacaktı. Suçun ortakları belli.
Bu şuanlık gördüğümüz şeyler, kim bilir seçim gelmeden daha ne tür ahlaksızlıklar, yolsuzluklar, hırsızlıklar ve inançlarımızı ayaklar altına alacak şeyler göreceğiz. Bu fırsat ellerine geçti ya, bunu iyice kendi lehlerine kullanmadan tertemiz bir şekilde millete teslim etmeyecekler...
Keşke bu belediyeleri aldıkları gibi temiz bıraksalar diyeceğim ama daha 2 yılları bile dolmadan bu kadar şey görmek bile bizi korkuturken, gelecek yılları düşünemiyorum bile. Dünya onlara da kalmaz. Bekle gör politikası uygulamaktan başka çaremiz yok. Allah bizi bunlarla haşretmesin...