DÜNYAYA KAPILIP GİDERKEN

Ülkemizde pek çok Müslüman Kur’an okumayı hiç bilmiyor. Bunun içinde eğitimli insanlar da var. İstatistiklere göre ise namazı beş vakit kılanların oranı sadece yüzde yirmilerde. Namaz ki ibadetlerin en önde geleni. Ve hatta Mü’min ile kafiri ayıran yegane çizgi.

"İslam ile şirk ve küfür arasında namazı terk etmek vardır." (Müslim, Îmân 134; Ebû Dâvûd, Sünnet 15)

Biz dünyevî şeylerde gösterdiğimiz aceleyi maalesef ki ahiretimizi ilgilendiren meselelerde göstermiyoruz. Erteleyip, ağırdan alıyoruz esas önceliğimiz olması gereken hususları. Bunu hayatın her alanında görmek ise oldukça üzücü. Dünyaya kendimizi öylesine kaptırıp gidiyoruz ki bizim için kalıcı olan yurdu ihmal ediyoruz. Oraya dair çalışmalarımızı ihmal ediyoruz yahut ağırdan alıyoruz. Namaz kılmayan birisi işlerinin yoğunluğunu bahane ederken, en önemli önceliğin namaz olduğunu ihmal ediyor. Hac için yaşlılığı bekleyen insanımız maalesef gençlik nimeti ile oralarda daha dinç bir şekilde ibadet etme fırsatını geri tepiyor. Gençliği hep çalışma hayatından ibaret sanıyoruz, dolayısıyla her mühim meseleyi yaşlılığa öteliyoruz. Oysa bir gün sonrasına dahi çıkmaya garantimiz yok! Gün içinde bazen bir defa bile Allah’ı zikretmeyen insanlarımız var. Düşünün, bir günü size bahşedene o gün içinde bir defa bile şükretmiyorsunuz. Ne acı…

Bizler toplum olarak hayatımızı yarış atı gibi yaşıyor, kapitalist çarkın içinde dönüp duruyoruz. Bir ev sahibi olmak için 20 sene çalışıp, o evi de gönül rahatlığı ile oturmadan mirasçılarına bırakıp gidenlerle dolu değil mi ülkemiz? Kazandığımız tüm dünyalıkları kabir kapısında bırakıp gitmiyor muyuz? Ancak toplum öyle bir yere geldi ki aksi düşünce bile kabul edilmiyor. Gençlerin evlenememe sebebi bu kalıplaşmış batıl yargılar değil mi? Bu anlayış, nesneyi kutsallaştırırken, nesne sahipleri de sahip olduklarının pahasını haliyle biçilmez kabul ediyor. Bugün virane sayılacak evleri 1.000 TL’den aşağı kiraya vermemenin başka bir açıklaması olabilir mi?

Aslında bütün yaşadıklarımızın hazin bir özetidir dünya sevgisi. Hiçbir sahip olunan dünyalığın kişiye kâr kalmayacağı realitesi de bu sevginin önüne geçemiyor. Dünya uğruna ahireti feda edebilmek zararlı bir ticaret değil midir? Geçici kazançlar uğruna ebedi kazanımları zarara sokmak akıl kârı değil. Dünyadan bize biçilen nasip elbette var. Biz bunu alacağız. Mücadelesini vereceğiz. Ama bunun yolu nasıl olacak? Bizi, dünyalık nasip uğruna kendimizden dahi ödün vermeye zorlayanlara tamah mı ederek?

“Günümüz şartları böyle” diyerek her şeyi sineye mi çekerek?

Toplumu gözlemlemeye çalışıyorum. Dikkatimi çeken nokta, şayet bir kişi meşru olmayan yollara kazancını bulaştırdıysa maaşı ne kadar olursa olsun geçim sıkıntısından kurtulamıyor. Öte yandan helal kazanmaya dikkat eden insanların ise az da kazansa bunu ağız tadıyla yemesi, borç sıkıntısına dûçar olmaması Allah-u Teâlâ’nın bence apaçık bir lütfu.

Faiz konusu burada devreye giriyor. Çünkü faiz, modern çağın gerçeği kabul ediliyor ancak açık ve net bir şekilde Allah’a ve Resulü’ne harp ilan etmek! Bunu böylece kabul etmek zorundayız. Faiz, emek verilen, kazanılan rızkın heba olup gitmesine yol açıyor, bereketini kaçırıyor. Faizin bütünüyle kaldırılmasını hayal görmek ise daha üzücü. Biz neden bize dayattıkları ve çağın realitesi denilen şeyleri kabul etmek zorundayız? Neden namaza göre ayarlanmayan programlara iştirak edeceğiz? Neden Ramazan-ı Şerif hesap edilmeden düzenlenen organizasyonlara katılacağız? Neden Müslümanların ekonomik strüktürü İslam’ın emrettiği şekilde olmasın? Neden inançlarımızı ciddiye almayanları ciddiye alacağız?

İsmet Özel’in ifadesiyle:

‘’Geçene kadar ayıya dayı dememek için o köprüden geçmeyeceğim. İşimi köprüsüz yoluna koymanın imkânına tâlibim.’’

Eğer kabul ettiğimiz inancı yaşamazsak, sonra yaşadıklarımızı vicdanı da rahatlatma adına inanç diye kabul etmemiz kaçınılmaz oluyor.

Oysa Allah’ın emri çok net değil mi?

‘’ Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. ’’ ( Hûd Suresi 112.ayetin mealinden)

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Tahir Sağır - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Malatya Markaları

Sonsöz Gazetesi, Malatya ile özdeşleşen markaları ağırlıyor.

+90 (422) 323 52 92
Reklam bilgi

Anket Malatya Büyükşehir Belediye Başkanlığı İçin Kime Oy Vereceksiniz?
Tüm anketler