Höyüğün dört bir yanı vadi, yamaçlar kayısı bahçeleri, dutluklar, kavaklıklar, her türlü yemiş ağaçları koyu yeşil ile kaplı. Mısır, pancar, sebze tarlaları, bostanlar yemyeşil Her tarafı ekili. Binlerce kuş çeşidi, bitki, örtüsü... Çatıları kırmızı kiremitli beyaz badanalı evler, gelincik bahçeleri gibi.
Gelincik Tepesi Orduzu'da Aslantepe'nin arka tarafında .Tarım alanlarının dışında dağlık bir bölge imara açılmış.(TOKİ) tarafından Malatya'da depremzedeler için yapılan Gelincik Tepesine yapılan konutlar tepeden görünüyor.
Yaz günleri ağaç altları ne kadar sıkıcı, ne kadar boğucu olur. Burada her taraf apaçıktı. Geniş bir panoramaya bakıyordum. Tepemde masmavi gökyüzü. Battalgazi'deki köyler, Karakaya barajının her tarafını adı gibi bilirler. Sandalla balık avına, domuz avına, ördek, bıldırcın avına giden avcılar,
Baharda domalan, mantar toplayanlar. Burada yaşayanlar çıkarır tadını...
Tepede Aslantepe'nin panoramasını seyredip fotoğraf çektikten sonra kazı alanına iniyorum. Kerpiç sarayın içinde gezerken höyükle ilgili bilgiler ve fotoğraf levhalarını okudum. Fotoğraflar çektim. Medyadan ve Aslantepe tanıtım broşüründen yararlanarak alıntılar yaparak derleme bir yazı kaleme aldım.
MALATYA ASLANTEPE HÖYÜĞÜ'NÜN UNESCO YOLCULUĞU...
"Tarihi dip derinliği M.Ö. 5 binli yıllara dayanan Anadolu'nun en eski şehir devletinin kurulduğu Malatya'daki Aslantepe Höyüğü Hititlerden, Roma ve Bizans'a kadar pek çok medeniyete ev sahipliği yaptı. Arslantepe’de ilk kazılar, 1912’de yapılmıştır. Bu tarihten 1932’ye kadar genelde kaçak kazılarla gün ışığına çıkartılan Arslantepe Höyüğündeki ilk sistemli kazılar, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle başlamıştır.
1930’larda Louis Delaporte başkanlığında bir Fransız ekip tarafından yapılmıştır. Özellikle kazı Geç Hitit tabakalarında yapılmıştır. Kazılarda taş üzerine alçak kabartma ile dekore edilmiş avlu ve giriş kapısının iki yanında iki arslan heykeli ve karşısında devrilmiş bir kral heykeli ile bir Geç Hitit Sarayı bulunmuştur. Bu eserler o tarihlerde Malatya’da müze bulunmadığı için Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne götürülmüş ve halen orda sergilenmektedir.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra Fransız Arkeolog C.Schaeffer alanda birkaç derin sondaj açmışsa da sürekli kazılar 1961’de, önce Salvatore M.Puglisi, sonra da Alba Palmieri başkanlığında Roma “La Sapienza Üniversitesi”nden bir ekip tarafından başlatılmıştır. Palmieri’nin 1990’da ölümünden bu yana kazı başkanlığını yine aynı Üniversiteden Marcella Frangipane 2019 yılı sonuna kadar sürdürmüş, 2020 yılından itibaren de Francesca BALOSSİ RESTELLİ başkanlığındaki heyetle yürütülmektedir.
Höyükte yapılan kazılar sonucunda; M.Ö.3300-3000 yıllarına ait bir kerpiç saray, M.Ö.3600-3500’lere ait tapınak, ikibini aşkın mühür baskısı, kaliteli metal eserler bulunmuştur. Elde edilen veriler göstermektedir ki o dönemde Aslantepe, aristokrasinin doğduğu ve ilk devlet şeklinin ortaya çıktığı resmi, dini ve kültürel bir merkezdir.
Aslantepe Höyüğü milattan önce 1000'li yıllara kadar uzanan, yani bundan 3 bin yıl öncesine kadar varan Geç Hitit Dönemi Melita Krallığı'nın ünlü kralı Tarhunza'ya ait olan heykel, kazılar sonucu çıkarılarak 1930'lu yıllarda Ankara'daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde bulunduruluyor."
Çoğu yazışmalarda, afişlerde Kral Tarhunza diye bilenen heykelin müzedeki levhada adı Kral Mutalla yazıyor. Hangisi doğruysa bilim insanlarınca düzeltilmesi gerekir...>>DEVAM EDECEK