İnsan sürekli bir tatminsizlik, memnunsuzluk içinde. Günümüzde isteklerin artmasının beraberinde getirdiği sonuç ne yazık ki bu.
Tabii sadece artan istekler de değil. Aynı ölçüde yaşam için elde edilen konfor da artıyor.
Geçmişe nazaran daha konforlu bir yaşam sürülmesine karşın geçmişten kat kat daha doyumsuzlaştık.
Peki neden insanoğlu böyle bir yanlışın içinde? İşte asıl yanıtını bulmamız gereken sual bu.
Müddessir suresinin 15. ayetine baktığımız zaman, rivayetlere göre Mekkeli müşrik olan dönemin ileri gelen zenginlerinden Velid b. Muğîre'nin doyumsuzluğundan söz ediyor. "Sonra da o hırsla daha da arttırma mı umar" (Müddessir 15)
Hz Adem Aleyhisselam ve Hz Havva Aleyhisselam'ın cennetten kovulma olayı en bilindik örneklerden yine.
Kitabımızın da doyumsuzluğu çok kez dile getirdiğini gördüğümüze göre basite alınacak konu olmadığını anlamamız güç olmayacaktır.
Bu problemin insan nefsi ile de alakası büyüktür.
Kalbimiz ve aklımızla istemediğimiz bir şeyi nefsimizle isteyebiliyoruz yahut kalbimize, aklımıza uyan bir durum nefsimize ağır gelebiliyor.
Doyumsuz davranmanın mutlak yanlış olduğunu aklımızla idrak edebiliyoruz çoğumuz. Ne var ki akıl ile anlaşılan şey nefis ile anlaşılamayabiliyor, şayet nefsimize doğru olanı anlatmak için çabamız yoksa doyumsuz olmak kaçınılmaz hâle geliyor.
Yani bu durumda en doğru yaklaşım, yeni atanmış ve öğretmeye can atan öğretmen misali nefsimize yaklaşmak olacaktır.
Unutmayın biz ne kadar disiplini kararında bir öğretmen olursak nefsimizi o kadar iyi idare edebiliriz.
İnsanın tatminsizliğinin gerçek manada tamamen biteceği zaman bedenin toprak ile ruhun Yaradan ile kavuşacağı zamandır.
Halk arasında yaygınlaşmış bir söz vardır: "gözünü ancak toprak doyurur" Eskiler ne doğru söylermiş ...
Peki bu zamana -toprakla buluşuncaya- kadar hep tatminsizlik içinde mi yaşayacağız?
Tabii ki de öyle olmayacak. "Şükür ve Tevbe" tatmin olmamızı sağlayacak en önemli iki unsur.
Pek açıktır ki bu ikisini hakkıyla yapmak için hakiki bir inanca da sahip olmak şart.
Bunun yolu ise İslam'ı tam manası ile öğrenmek kabul etmek ve yaşamaktan geçer.
Maalesef bazılarımız bu dini öğrenmenin Kur'an-ı Kerim'in tercümesinin okunması ile olabileceğine kesin şekilde inanmakta.
Ancak bir örnekle bunun yanlışlığını rahatlıkla anlayabilmek mümkün.
Yabancı yazarların çeviri kitaplarını okumuşuzdur hepimiz. Ve iyi kitap okuyucuları, kitabın tercümesini yapan kişiyi de dikkate alarak seçerler kitaplarını. Çünkü bazı çeviri yapanlar çevirdiği dilin kültürüne hakim olup usulünde çevirirler, kimi çevirmenler ise pek de hakim olmadan olduğu gibi çevirirler.
Bundandır ki bazı yabancı kitap tercümelerini anlayamamaktan yakınırız. Kitabın yazıldığı dilin kültürünü bilmeden, yazarın hangi niyetle o cümleleri kurduğunu anlayamadan kitabı anlamak mümkün değil.
Şimdi bizim konumuza dönecek olursak! Mevcut Kur'an-ı Kerim tercümeleri olduğu gibi çevrilmiştir. Bir anlam yüklenmeden, açıklanmadan. Ve indiği dönemin Arapları dahi açıklanmasına ihtiyaç duymuşlardır.
Kaldı ki bizler ne o dilin kültürünü biliyoruz ne de Yüce Kitabı anlayacak kadar âlim (bilgin) kişiyiz.
Kitabımızı anlamamız için ne mi yapmalıyız? Büyük tefsir alimleri vardır ayrıca kitabımızı anlamamıza büyük ölçüde sebep olan hadisler vardır. Bu yollarla anlamak mümkün. Ve şüphesiz İslam'ı anladığımız vakit bizler mutmain olacağız inşallah ...
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(6)- Günümüz insanı zaten isteyecek yani şu teknoloji şu gelişmelerle istemeyip ne yapacak anlam veremedim
- Kaleminize sağlık
- Hocam yazılar eksik gelmiş.
- Eleştiriye gelince; giriş güzel, gelişme de güzel ama sonuç bağlanmadan bitmiş:))
- Yazınız günümüz toplumununun genel karakteristik özellikleri ve hastalıklarını özetle çok güzel ele almış, kaleminize sağlık, rabb'im kaleminize güç kuvvet versin inşaallah hocam. Yazınıza destek amaçlı birkaç ekleme ve eleştiri yapmak istiyorum müsaadenizle. Hadisi şerifte Peygamber efendimiz s.a.v. Şöyle buyuruyor; “İnsanoğlunun bir dere dolusu altını olsa, bir dere daha ister. Onun ağzını topraktan başka bir şey doldurmaz. Ama Allah, tövbe edenin tövbesini kabul eder.” (Buhârî, Rikak 10)“
- Kaleminize sağlık hocam..
Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.