Bugün kullandığımız teknoloji ve sosyal medya ne kadar büyük bir nimetse, bir o kadar da hem ülkemizin hem ailelerimizin hem kendimizin felaketi konumundadır...
Özellikle teknoloji bağımlısı olan ve hiç kitap okumayan bir gençlik var karşımızda. Her şeyden haberdar, her şeyi anlayan, hatta her şeye yorum yapan bir gençlik. Bunlara cahil diyemeyiz belki ama bilgilendikleri yer ve kaynağın cahilliğinden haberleri olmadığını söyleyebiliriz...
Çünkü sosyal medyada o kadar kirli ve yalan şeyler dolanıyor ki, onu izleyen dinleyen ve hafızasına kaydeden bu gençlik, çok kolay yönlendirilebiliyor, yalana inandırılabiliyor veya kirli bir oyuna malzeme edilebiliyor...
Adına Z kuşağı dedikleri bu gençleri; bilgisiz ve tecrübesiz bırakan biziz. Bizler bir hakikate inandıramazken, sosyal medya bin yalanı hakikat diye ezberletiyor...
Hele ki bu kirli ağı yönetenler, gençleri nerede ve nasıl kullanacaklarını çok iyi biliyor. Çok kolay yönlendirebiliyor veya yaşanan bir olay üzerinden bu gençleri kolaylıkla manipüle edebiliyor...
Türkiye’de bu işi en çok ve en rahat şekilde kullanan, gençleri kirli boş ve yalan bilgilerle zehirleyen bir kesim var. Özellikle devlete, hükümete ve ülkeye karşı her konuda bir fikir yürütmeleri için sosyal medya ağlarını yalan ve kirli bilgilerle doldurarak genç dimağları kinci, agresif ve kötümser bir yapıya büründürüyorlar...
Bunu da en iyi kullananlar muhalefet. Ortaya bir yalan atıyor ve o yalana inandırmak için bir bahane bir delil dahi sunmasına gerek kalmadan genç beyinleri manipüle etmeye çalışıyor. Her konuda bu gençleri kötümser olmaya yönlendiriyor. Yapılan herhangi bir projeyi, çalışmayı ve kalkınma hamlelerini dahi küçümseyerek, basit göstererek ve hatta gereksizmiş gibi göstererek bu gençlerin beyinlerini kolaylıkla kirletebiliyorlar...
Hatta her konuyu ekonomiye ve dar boğaza çekerek, gençleri en zayıf yerlerinden vuruyorlar. Ekonomik kriz, işsizlik, yoksulluk gibi kavramları neredeyse her cümlelerinde kullanarak gençleri, devlete ve hükümete karşı agresifleştiriyorlar...
Bugün darbe veya ihtilal yapmalarına gerek yok. Gençleri bir yalana inandırmak yeterli. Ne demişti, Yunus Emre’nin şeyhi Taptuk hazretleri, “Onlar kırk yalana inandırır, biz bir hakikate inandıramayız.”
Bugün ülkemizde bu kadar yenilik, yatırım, ilerleme ve iyileşme yaşanmasına karşın, tüm bunları küçük ve zayıf gören bu muhalefet, hükümet ne yaparsa yapsın yalan söylemeye, algı oluşturmaya, gençlerin beyinlerini kirletmeye ve iktidarı düşürmek için her şeyi yapmaya devam edecektir...
Ne de olsa, iktidar ne yaparsa yapsın onu kötü gösteren ve gençleri her yalana inandıracak bir silahları var ellerinde. Sosyal medya...
Bugün en büyük düşman haline geldi. Tabi hakkı ve hakikati doğru gören, doğru okuyan ve doğru söyleyen bir genç kesim de var. Onların da unutmamak gerekir. İşte onlar tüm olayları ve durumları akıl ve kalp süzgecinden geçiren ve her durumda devletini ve milletini savunmak için hazır durumda bekleyen basiret sahibi gençlerdir...
Bu körü körüne bir bağlılık değildir elbette. Devlet kötü yapsa da destek olalım diyen bir zihniyeti kastetmiyorum. Her durumda devleti güçlendirecek, ilerletecek, ülkeyi kalkındıracak işleri destekleyen, milli şuur bilincine sahip, muhalefetin kötü algılarını ayağı altında çiğneyen, yalnız hakkı ve hakikati haykıran bir gençlikten bahsediyorum...
Bu ülkede muhalif olacaksak, her şeyi eleştirmek, kötülemek, şikayet etmek yerine, yapılanları millet ve ülke menfaatince desteklemek, yanlış varsa düzeltilmesine çalışmak, iktidara el olmak, doğrularını da yanlışlarını da birbirinden ayırmak, dışarıdan gelecek her tehdit ve tehlikeye karşı devletle bir olmak, ülkeyi birlikte kalkındırmak, milletle bütünleşmek, kısacası millileşmek gerekmez mi?
Ben böyle bir muhalefet tanımıyorum, tanımadım henüz. Böyle bir muhalefeti görür müyüz onu da bilmiyorum!