Tüm dünyanın gözü bu zirvenin üzerindeydi. Buradan çıkacak sonuçlardan çok, kimlerin kimlerle ne konuştuğu, nasıl anlaşmalar yaptığı, bundan sonra ne olacağı önemliydi...
Esasen bu zirvenin Türkiye penceresinden bakmak gerekir. Yani ABD’nin uzun süredir Avrupa birliği ile alüminyüm ve çelik vergisi konusundaki ihtilafını çözmesi veya İngiltere’nin Fransa ile balıkçılık konusunda birbirine yaptığı tehditlerinden çok Türkiye’ye dair ne kararların alındığı, lehimize ne anlaşmaların yapıldığı bizi daha çok ilgilendiriyor...
Evvela Türkiye’yi bu zirvenin başına koyduğumuzda başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsında Türkiye’ye nasıl bir beden dili kullanıldığı önemli. En başta ABD Başkanı Joe Biden’ın Reis-i Cumhur-u görür görmez asker selamı vermesi ve kendisine doğru yürüyerek elini sıkması bizce çok bir anlam ifade etmese de dünya basınına baktığımızda ne anlama geldiğini bilmemek mümkün değil...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB liderleri ile yaptığı görüşme çok önemli olsa da ABD Başkanı ile yaptığı görüşme beklenenden uzun sürmesi bu önemi daha da artırdı...
Bu görüşmede Suriye konusu, Suriye’ye giden tırlar, terör örgütüne yapılan yardımlar, F-35 ve F-16 Savaş uçakları ile ilgili bir çok mesele görüşüldü...
Bizim için önemli olan Türkiye lehine ne kararlar alındığı. Diplomasi yavaş yürüyen kaplumbağa gibidir. Birçok meselenin çözülmesi zor olacaktır. Ancak Joe Biden’ın ABD Kongresi’ndeki Temsilciler Meclisi’ne ve Senato’ya rağmen Türkiye’nin lehine ne tür kararlar alacağı bir muamma...
Biden, Erdoğan’da göreceğini gördü. O görmeden önce de G20’dekilerin Türkiye ile ilgili öngörülerini müşahede etti. Yani Joe Biden, bir önceki görüşme daha bir yıl olmadı ama o görüşmeden bu yana çok daha güçlü bir Türkiye’yi ve giderek güçlenen bir ülkeyi gördü...
Görüşülen tüm konular bir yana, Türkiye, ABD’ye rağmen dilediğini yapmaya ve ayağına köstek olana hakkını vermeye devam edecek. Ne terör örgütü PKK, ne onun uzantısı olan Suriye’de Fırat’ın doğusundaki terör örgütü, ne de bir başkası ABD’nin gücüyle Türkiye’ye karşı koyacak güçte değildir...
F-35 yerine F-16'ların verilmesi konusu bir şekilde çözülür. Tüm bunlardan daha önemli olanı, Biden’ın ve onu yönetenlerin Türkiye’deki uzantıları, kuklaları, maşaları...
Türkiye’yi her alanda zayıf ve küçük düşürmeye çalışan bu güruh, ne yaptıysa hiçbir şekilde Türkiye’yi dize getiremedi. Ancak bu sefer Türkiye’yi çok daha çetin bir mücadele bekliyor. Türkiye’yi dışardan düşürmek yerine, içerden yıkmaya çalışacaklardır. Bunu da kendine hizmet edenlerle elbette...
Hani şu Mustafa Sarıgül’ün, “Biden’ın Türkiye’de finanse ettiği muhalefet kendini açıklamazsa ben açıklayacağım” dediği muhalefet yok mu, işte o muhalefetle, Türkiye’ye darbe vurulmaya çalışılacak...
Muhalefet güçlendirilecek, hem ekonomik hem siyasi, hem de stratejik saha operasyonları ile. Türkiye’yi bir ağacın kurdu gibi içerden çürütmeye ve yıkmaya çalışacaklar...
Maalesef, “her ağacın kurdu kendinden” atasözü bugün muhalefette tecelli etti. Türkiye’yi başka türlü durduramayacaklarını düşünenler, Biden’ın G20’deki gözleri ile bir kez daha gördü. Ve muhalefet kartını oynayacaklardır...
Muhalefet bu seçimde ne yaparlarsa yapsın, bu seçimi kazanmak zorundalar. Aksi halde onların da bitiş ve tükeniş fermanı yazılır. Kazanırlarsa Türkiye’yi istedikleri gibi yönetecekler. Kazanamazlarsa efendileri ile beraber tarihe gömülürler...
Darbe ile yıkamadıklarını, içerdeki ihanetlerle zayıf düşürecekler ve yönetimi ele geçirecekler. Tabi bu millet iradesini bunların eline teslim etmezse. O irade ki Türkiye’yi bu duruma getirdi. O irade ki Türkiye’yi yeniden şahlandırdı. O irade Türkiye’nin düşmesine müsaade etmeyecektir. Kimse endişe etmesin...