Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’nin de bazı illerinde sel felaketleri yaşandı. Almanya, Çin, ABD ve Avustralya gibi güçlü ve kudretli ülkeler dahi bazı doğa olayları karşısında aciz kalabiliyor. Kendi insanlarına erişme ve onların acılarına ortak olma noktasında eksik kalabiliyor...
Ama Türkiye bambaşka. Türkiye’nin hangi şehrinde, hangi kentinde bir felaket yaşanırsa yaşansın, yetkili olan tüm devlet adamları felaketin olduğu yerde günlerce kalarak oradaki halkın acılarına, zorluklarına ortak oluyorlar. Reis-i Cumhur dahi bu bölgeleri ziyaret ediyor ve gerekli talimatları veriyor...
Devlet ve devlet baba elinden geleni yaparken, seçilmiş başkaları da tatillerde, en lüks otellerde zevk ve sefa içinde, eğlencenin dibine vuruyor, seçildiği şehir yakılıp yıkılsa dahi keyfini, eğlencesini bozmuyor...
Öyle devlet adamları vardır ki, bütün görevleri boyunca bir gün dahi izin ve istirahat veya diğer adıyla tatil yapmazken, halkın derdiyle dertlenip diken üstünde olurken, birileri de seçildiği günden bu yana 2 yılda 7. kez tatil yapabiliyor...
Demek ki, hizmet anlayışı farklı, irade farklı, şan ve şeref farklı, onurlu ve dimdik yaşamak farklı, ahlaklı ve anlayışlı olmak farklı, vefakar ve fedakar olmak farklı...
Hele ki ömürlerinde hiç izin almamış ve en çok tatili hak eden devlet adamlarını, ne olduğu belirsiz, anlayışsız, kibirli, kendini bilmez, zavallı varlıkları kıyas etmek, birbiri ile mukayese etmek en büyük ahmaklıktır...
Koca bir şehri idare edeceksin, o şehrin daha bir sorununu bile halletmeden birçok kez izin kullanıp tatile gideceksin, zevk ve eğlencenin dibine vuracaksın, en lüks otellerde şampanyalar patlatıp keyif çatacaksın. Buna ne denir ki. Seçmen sadece şunu söyler, biz nasıl bir hata yaptık, keşke seçmeseydik. Her halde seçilmiş olan da şunu diyecektir. Seçmeseydiniz...
Reis-i Cumhur’u bir programda uyukluyor diye ayıplayanlar, o vefakar, fedakar ve ömrünü halkına vakfetmiş adamın günde kaç saat uyuduğunu, ne kadar dinlenebilme fırsatı olduğunu, nasıl ayakta kalabildiğini, bu zor görevi nasıl idare edebildiğini, nasıl bu kadar görevini aşkla, şevkle yaptığını bilemezler. Asla bilemeyecekler de...
At gözlükleri ile belli başlı kusurlar veya eksiklikler yüzünden Reis-i Cumhur’u eleştirenler, önce seçtikleri adamlara baksınlar. Ne halt yediklerini bir görsünler. Kendilerini daha fazla zengin etmekten başka ne yaptıklarına bir baksınlar. Bir tek iş yapmadan yıl içinde kaç kez tatil köylerinde keyif çattıklarına, devletin verdiği imkanları nasıl savurduklarına bir gözatsınlar...
Edep haya bilmeden, bu mukayese ile büyük bir gaflete düşenler evvela kendi seçtikleri haltların, boş beleş adamların pisliklerine baksınlar ve vicdanları ile karar versinler...
Ama hata ve kusurda ısrar edenler, bu yolsuzlara, hırsızlıklara, vurdumduymazlıklara, beceriksizliklere, vurgunlara, hayali ihale yapanlara, taciz ve tecavüzde bulunanlara, devlete ve millete zerre kadar faydası bulunmayıp, devleti soyanlara hala göz yumuyorlar ise, onları da vicdanlarına bırakmak gerekir...
Tüm bunlara rağmen hala bu beceriksizlik ve bir halta yaramayan, hırsız, zararlı ve faydasız adamları iş yapıyor gibi gösterip övenler ise bu seçilmişleri seçen seçmenlerden ya daha ahmaktır, yahut bu milletin ahmak yerine koymaktadır...
Elbette her şeyi gören bir göz var. Halk dahi bu yaşananlara vakıf ve ilk seçimde ne yapacağını iyi biliyor. Umarız ki, bu beceriksizleri seçenler, gaflet uykusundan uyanır ve hakikate gözlerini açar...
Allah bu milleti, bu devleti, bu mazlum halkı; bu zalim, merhametsiz, vicdansız yöneticilerden muhafaza eylesin. Vesselam...