ÇAYI YAZMAK

Sıcak bir çay muhabbeti daim kılar. Çay muhabbetin menbaıdır deseler yeridir. Çayın olmadığı sohbetler sanki eksik kalıyor. Çay sevmeyen insanlar için söylediğim sözler havada kalabilir fakat çayın lezzetini almış insanlar, çayın vazgeçilmez olduğunu elbette bilirler. Çaya çağırmak, çaya gitmek, bir çay içmek artık dilimize pelesenk olmuştur. Aylarca görmediğimiz bir dostumuzla karşılaşır, bir çay içeriz ve mesafeler erir gider. Çayın bağlayıcı bir gücüde olmalı.

Kahvaltıyı çaysız yapmayan insanlar olarak bizim için çay temel gıdalardan biridir. Çay edebiyatını sığ bir hale getirmek yeni modalardan biri olsa da kadîm çay severlerin bakış açısı daha farklıdır. Kahve, 3’ü 1 arada gibi tek içimlik şeylerle günün her vakti içilen çayı kıyaslamakta bana saçma geliyor. Çay ve sigarayı ikili görmek ise çaya haksızlık. Çay, başlı başına bir sevdadır. Kışın bir çay içer içinizi ısıtır, yazın hararetinizi giderirsiniz. Sabah kahvaltı ile akşam yemekten sonra daima içilecek bir zaman bulunur çaya. Çay diğer gıdalar gibi değildir. Taziyelerde bile kaynar semaver . Bu da aslında çayın keyfilikten çıkıp bir ihtiyaç gibi görülmesinden kaynaklanıyor. Zenginden fakire her evde bulunur çay. Fiyatların arttırılması bile mani olmaz çay içilmesine. Ne yapar eder çayı alır insanlar. Anadolu insanını çaydan kopartmak mümkün değildir. Bu sebeple yapılan zamlar sadece sitem almalarına sebep olur zammı yapanların. Yine çay alıp içer insanlar.

Çayın, dervişin yakıtı olduğunu söylerler. Bu söze katılmak mümkün. Fazlası zarar, yerinde olursa karar derler. Fazlasından kasıt ne? Açık bir kapı. Benim gibi müptelalar için fazlasını tespit etmek zordur. İftarını çay ile yapan insanlarız. Ne söylenebilir ki? Çayı içmek için büyük bardaklar yapılıyor. Kupa bardaklarda çayın tadını pek alamıyorum. Ben illa küçük bardak ararım. Kadîm dostum Murat Aksaç ise farklı düşünüyor.

E tabi, mecbur kalınca plastik bardakta içmeye de razı gelirim. Hatta askerde yeni görev yerine ilk gittiğimde bardak bulamamış, kola tenekesini bardak yapıp çay içmekten geri kalmamıştım. Ellerimi, dilimi yaka yaka yine de içmiştim. ‘Bu biraz abartı değil mi?’ diyecek olabilirsiniz. Doğru da söylersiniz. Lakin bizdeki çay sevdasıda böyle.

Şeker meselesine hiç girmiyorum. Çaya şeker atıp atmamak içenin bileceği iş. Ben az da olsa atarım. Çayı şekersiz içebileceğime inanmıyorum. Şekersiz içmeyi başaramadım. Murat Aksaç’a imreniyorum. Ona göre çayın tadını şekersiz daha iyi alır insan. Fakat ben bunu asla başaramayanlardanım.

Çaya hem şeker atar, hem de her yemeğin yanında içebilirim. Bu yüzden bazen garipsendiğim de oluyor. Fakat yemeğin yanında kola, meyve suyu içilmesi kadar normal olduğunu düşünüyorum. Bir vakit kardeşim Mücahid ‘tavukla çay içtiğini‘ söylediği için arkadaşlarının hayret ettiklerini anlatmıştı. Ben ise mantıyla bile çay içmiş biri olarak şaşırmalarına hayret etmiştim.

Depremde çayını alıp dışarıya koşan yurdum insanı belki beni anlayacaktır. Çaydan bahis açmışken çay ocaklarına değinmemek olmaz. Korona sürecinde ciddi sıkıntılar çeken çay ocakları yine eski günlerine kavuşuyor. İnsanlar evde ne kadar çay içse de dışarı çıkıncada bir yerde soluklanıp bir bardak çay içmeyi tercih ediyor. Çay ocakları kafelere göre hem daha ucuz hem de daha bizden. Oturup bir bardak çay içerken önünüzdeki Sonsöz gazetesinden bu yazıyı okuyor olabilirsiniz şu an. Çay okurken okumak insana daha keyifli geliyor. Bu yüzden akşamları çay içerken sık sık yanımda kitabımı da bulundururum.

Haber kanallarında bazen çay aleyhinde haberler görüyorum. Ancak, aynı haber kanallarının insanların psikolojilerini çökertip, çaydan binlerce kat daha tehlikeli olan stresi aşıladıklarını görünce bu söylenenleri ciddiye bile almıyorum.

Üstad Necip Fazıl’ın Zindandan Mehmede Mektubu’nda :

’Çaycı getir ilaç kokulu çaydan, dakika düşelim senelik paydan…’ dizeleri, çayın yoldaşlığına işaret ediyor zamanı aşıp.

Türk Edebiyatında ‘çay’ pek çok şiire, yazıya konu. Çayı yadırgayan bir şair görmedim. Çayı sevmeyen bile belli etmemiş, belki ayıp olmasın diye.

Yazıma başlarken yanımdaki çay ile göz göze gelip bu satırları yazdım. Bu kadar satırı yazdıktan sonra çayımdan bir yudum alıp, kendi kendime sordum:

‘Ben ne yazacaktım?’

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Tahir Sağır - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket Malatya Büyükşehir Belediye Başkanlığı İçin Kime Oy Vereceksiniz?
Tüm anketler