Neredeyse bütün ömrümüzü hakkımızda en ufak bir şey bilmeden kendimize yabancı hissettirilerek yaşıyoruz.
Bunu neden kendimize yapıyoruz ki ?
Ya da biz mi yapıyoruz ?
Yine sorular arka arkaya gelmeye başladı .
Konuşmalarımız , sözlerimiz , davranışlarımız, sanki bizim değil de başkalarının isteklerini canlandıyormuşuz gibi.
Bir ayarımız varmış gibi .
Sürekli kontrol edilen , neler olacağını önceden biliyormuş gibi , nelere tepki vereceğimizi biliyormuş gibi . . .
Aslında gibi ve –miş gibi olan ..
Hayatın hiçbir yerinde kendimizi bir an olsun açığa çıkarıpta ben burdayım diyemiyoruz.
Hep insanların bizim için çizdiği yoldan gidiyoruz.
Onların ne dediğine kulak asıyoruz.
Onların açtığı kapılardan geçiyoruz.
Hep aynı şeyleri yapıp sıradanlaşıyoruz.
Hal böyle olunca geriye bir kısırdöngü kalıyor hayat yerine.
Aynı şeyleri, aynı şekilde, aynı duygu ve fikirlerle tekrarlayıp duruyoruz.
Neden kabulleniyoruz peki bunu, herkesi birbirinin benzeri, hatta aynısı kılan bu kalıplara dökülmeyi?
Tekdüze yaşamak zorunda mıyız ?
Yukarıda da dedim ya canlandırıyoruz diye , biz bu oyunu bozmadığımız sürece yalanın ve insanların söz kalıplarının birer kuklası olmaya devam edeceğiz.
Hayatı bir şeyi yazıyor gibi değil, yazılanın üstünden geçiyor gibi yaşamak gerekiyor sanırım.
Bu bizim seçimimiz, gönüllü olarak vazgeçiyoruz bizler sadece bize ait olan kendi benzersiz hayatımızdan.
Bizler tercih ediyoruz, herkesin yaşadığını onlardan farksız yaşamayı.