“İki günü birbirine denk olan ziyandadır” demiş Peygamber Efendimiz.
Bende bunu düşünüp duruyorum kaç zamandır.
Çünkü endişelerim var.
Korkularım var.
Olağana alışmak var.
Sıradanlaşmak var.
Bir rutin içinde sıkışmak var.
Oysa biz gibiler bu dünyada sadece yaşamak için var değiliz ki.
İşte içimi kemiren tam da bu; bu dünyanın rutinine alışıp da ziyanda olmaktan korkuyorum.
***
Bazen ne desem boş geliyor.
Kimsenin derdini duymuyor, olanlara bakmıyorum bile.
Dünyanın, memleketin ve diğer bütün herkesin meselelerini duymuyor, anlamıyor ve hissetmiyorsun. Kendi derdinle dertleniyor, kendi meselenin ağırlığından bir başka meseleye -çok mühim bile olsa- omuz verecek takatin kalmıyor.
Üzülüyorsun, eziliyorsun.
“Zaman geçtikçe unuturum” diyorsun ama olmuyor en fazlası alışıyorsun.
Son bir türkü işitiyorsun ansızın radyodan yaraların yeniden kanıyor.
Biri hiç de farkında olmadan bir cümle söylüyor ve nasıl ediyorsa tam da gelip yaralarının üzerine kabuklarını söküyor.
Bir şiir bir kitap bir isim bir ses…
Unutmuyorsun işte alışıyorsun.
Alışmakta ziyana dahil oluyor.
***
Hani anlatırlar ya dervişin birinin yanına bir gün bir genç gelmiş de,
-“Efendim” demiş “derdim çok büyük ve artık dayanamıyorum. Ne olur bana bir çare…”
İyice dinlemiş genci derviş. “Eyvallah” demiş “sen yarın yine gel.”
Ertesi gün yine gelmiş genç yine benzer şeyler söylemiş derviş yine aynı cevabı vermiş. Sonra yine ve yine… Günlerce sürmüş bu. En sonunda genç dayanamamış
-“Efendim” demiş “günlerdir gelip gidiyorum. Ne olacak böyle. Geçecek mi bu dert?”
-“Geçmeyecek” demiş derviş.
-“Ya ne olacak?” demiş dertli genç.
-“Geçmeyecek ama alışacaksın…”
…