Bir milleti diğerinden üstün kılan meziyet, ne coğrafyasının büyüklüğü, ne nüfusunun fazlalığı ne ekonomik gücü, ne de askeri potansiyelidir. Bir milleti diğerlerinden üstün kılan meziyet ahlaktır.
Büyük medeniyetler kutlu ahlaki değerlerle gelişir ve büyürler. Ne zaman ki, ahlaki değerler erozyona uğrar, o zaman milletler de çöküşe geçer. Ahlak ise kaynağını dinden alır. Dünya tarihinin ilk büyük medeniyeti kabul edilen Sümerlerin ilahi bir dine sahip olup olmadığı tam bilinmiyor. Tarihi kronolojide Mısır’a geldiğimizde ülke her ne kadar Firavunlar ile anılsa da devamında Hazreti Yusuf’un elinin değdiği pekâlâ görülmektedir. Keza Roma Hristiyanlık temel değerleri üzerinde yükseldi. Sonrasındaki 14 asra ise İslam damgasını vurdu.
Son asırda hangi dine mensup olursa olsun tüm toplumlarda ahlaki bir dejenerasyonun olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bundan yaklaşık 60 yıl önce Avrupa’ya işçi olarak giden büyüklerimiz, bu ülkelerde yaşayan kadınların başlarının örtülü olduğunu söylerler. Temelinde ‘menfaat’ bulunan kapitalist sistem tüm medeniyetlerden bir şeyler aldı götürdü. Hatta çok şey aldı götürdü. Bunu sadece biz söylemiyoruz. Avrupa’nın aklı başında entelektüelleri de söylüyor.
Şüphesiz bu dejenerasyonda medyanın büyük katkısı oldu. Bizim kuşak, çocukluğunda gazetelerin gençliğinde televizyonların etkisi altında kaldı. Yetmişli ve seksenli yıllarda en çok satan gazeteler ‘Bulvar Gazeteleri’ de denilen magazin gazeteleriydi. Sinema ve gazino ünlülerinin yarı çıplak fotoğraflarının altına yazılan düzmece metinlerle gazeteler okutulmaya, tirajlar edinilmeye çalışıldı. Dönemin ‘sanatçı’ olarak lanse edilen bu figürleri rol model gösterilerek toplumsal ahlaka ilk darbe vuruldu.
Doksanlı yıllara ise televizyonlar damgasını vurdu. Medya patronları yazılı medyadan gelen refleksle magazin gazeteciliğinin görüntülü şeklini televizyon kanallarında uygulamaya başladı. ‘Televole’ kültürü de denilen seviyeden yoksun yayıncılık o kadar büyük zarar verdi ki, anlatılamaz…
2000’lerde sosyal hayatımıza internet, 2010’lu yıllarda ise sosyal medya girdi. Sonrasını zapt etmek mümkün olmadı zaten… Sosyal medya üzerinden az gelişmiş ülkeleri terbiye etmeye çalışan güçler de şimdi kara kara düşünüyor. Çünkü bumerang geri döndü, her kesi, her şeyi biçiyor.
RTÜK isyan ediyor. Televizyon kanallarını uyarıyor, ceza yazıyor, program durdurma müeyyidesi uyguluyor. Ama olmuyor. Çünkü televizyonculukta yayın ilkelerini maalesef reyting belirliyor. Hangi programların reyting aldığı da malum…
Sosyal medyada ‘fenomen’ adı verilen kişiler türedi… Tek başlarına milyonlara hükmediyorlar. Saçma sapan videolar çekip yayımlıyorlar, bir sonraki videoyu bir öncekinden daha absürt içerikle doldurarak daha fazla abone bulmaya çalışıyorlar. Fenomen deyip küçümsemeyin. Milyon aboneyi geçen fenomenlerin aylık geliri yüzbin TL ve hatta daha fazlasını geçiyor.
Yani rezaletin, seviyesizliğin, kalitesizliğin ve ahlaksızlığın para ettiği bir çağda yaşıyoruz.
Hadi düzeltelim deseniz, mümkün değil gücünüz yetmez. Mesele yine gelip ahlaka dayanıyor.
Başka milletleri bilmem ama yeni bir dirilişe ihtiyacımız var. Bunu ancak toplumsal hayatın her aşamasına ahlaki değerlerimizi yerleştirerek başarabiliriz.
İlla ahlak, illa ahlak…