Selçuklular, Anadolu’yu yurt edindikten sonra imar faaliyetine başlarlar. İpek Yolu üzerindeki ticaret yollarının güvenliğini sağlamak ve haberleşmenin sağlıklı yürümesi için yol güzergâhlarına konaklama mekânları ve derbentler inşa ederler. Malatya-Sivas yolu üzerinde bulunan Taş Han, Selçuklular tarafından yapılmış bu kervansaraylardandır. Hekimhan ilçesinin çarşı merkezinde konuşlandırılmıştır. Kuzey-güney doğrultusunda inşa edilen eser avlu ve barınak bölümünden oluşmaktadır. Kervansaraya esas giriş güney cephenin ortasındaki basık kemerli kesme taş kapıdan sağlanır. Kemerin üstünde nesih hat ile Arapça olarak üç satırlık Selçuklu Kitabesi yer alır:
“Bu mübarek ribat büyük sultan, din ve dünyanın şereflisi Keyhüsrev’in oğlu Keykubad’ın saltanat günlerinde yapıldı.”
Avlu girişindeki kitabe üç dilde kaleme alınmıştır. Kitabesi ve Osmanlı Dönemi’ne ait onarım yazıtı, farklı etnik kökene ve dini inanışa sahip insanların bir arada yaşama iradesine, değişik kültürlere karşı hoşgörülü ve farklılıklara saygılı olma ilkesine dayanmaktadır. 800 yıl önce Anadolu toprağına armağan edilen üç dilde yazılmış Taş Han Kitabesi ile barış içinde birlikte yaşama ilkesi bütün dünyaya ilan edilir.
Yöreyle ilgili anlatılan bir efsaneye göre, Osmanlı sadrazamı Köprülü Mehmet Paşa doğuya sefere çıktığında yolu Hekimhan’a düşer. Çevredeki yemyeşil ormanı, şırıl şırıl akan suları görünce zaten yorgun olan ordusuyla burada konaklamaya karar verir. Ağaçların arasına çadırlarını kurup dinlenmeye koyulurlar. Bazı askerler etrafı görmek için gezintiye çıkarlar. Cennetten bir köşe olan yörede kuş cıvıltıları, pınar sesleri, keklik ötüşmeleri, çevrede dolaşan ceylanlar, insanlara huzur vermektedir. Ormanın içinde akan dereye doğru gezintiye çıkan askerler küçük derenin suyunda kızıllık görürler. Askerler suyu takip ederek yukarılara çıkarlar. Yaralı bir adamın kanının akarak dereye karıştığını görürler. Bunun üzerine hemen Köprülü Mehmet Paşa’ya haber verirler. Paşa kendi hekimiyle yaralının yanına gelir. Adamı muayene eden hekim, “Paşam bir canı kalmış,” der. Köprülü, “Kurtulma ümidi yok mu?” diye sorar. O da tekrar, “Bir canı kalmış paşam,” der. Köprülü bu cevap karşısında kızar ve hekime şöyle der: “Bir canı kalmış adamı ölüme mi terk edersin? Ya bunun canını kurtarırsın ya da senin kanını bunun kanına katarım!”
Paşa’nın ciddiyeti ve ısrarı sonucunda hekim yaralıyı üç gün içinde iyileştirir. İyileşen adama kim olduğunu sorarlar. Adam da hekim olduğunu ilaç yapmak için bitki aradığı sırada eşkıyaların saldırısına uğradığını söyler. Taş Han’a ilave olarak imarethane, hamam ve yanına cami yaptırır. Çevreden birkaç aileyi getirip buraya yerleştirir. Böylece Taş Han çevresinde bir şehir kurulur. Bu yerleşim yeri hekimin bulunduğu han sözünden hareketle Hekim’in Han’ı adıyla anılmaya başlar. Zamanla bu isim Hekimhan adına dönüşür.
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.