İnsana yakışmayan ve aklı başında her insanın nefret ettiği, araştırmayan, kolay ve kısa yol tercih eden insanlardır. Bu karakterler, yanlarında insanlara en acımasız şekilde davranışlarla sıkıntı, çile ve cefa çektiren kötü ruhlu, insan olmayan insanları gördüğünde de "bana ne" derler.
Bu tipler, insanı insan yapan özelliklere sahip olmayan, günümüzün hasta ruhlu insanlarıdır. “Kulağı işiten, kalbi vicdansız” olan bu tipler, toplumsal kurallara uymadan insanlara hayatı zehir eden davranışlar yaparlar ve topluma iz bırakan zararlar verirler.
Gözü gören körlerdir; olup bitenlerin yanlış olduğunu bilirler ama “bana bir şey olmasın” derler ve hiçbir şeyi kafaya takmazlar. Duydukları ve gördükleri yanlış davranışlara ve insanların başına gelen haksız davranışlara hiçbir tepki vermezler.
Günlerini, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diye geçirirler. Kendilerine zarar gelmediği sürece etrafında gerçekleşen olumsuz olaylara izin verirler. İnsanlara zarar veren, kendisine zarar vermeyen kötülüklerin dilediği kadar yaşamasında bir sakınca görmezler.
Vurdumduymazlar, tecrübeye saygı göstermezler, öğrenmek için özveride bulunmazlar, çalışmazlar. Kolay ve kısa yoldan başarıya ulaşmaya çalışırlar, hakiki hayatı ve bilgiyi tanımazlar. Toplumda adaleti azaltan, huzuru bozan, ne verirlerse onu alan, kafalarının içi boş tiplerdir.
Kendileriyle ilgili olsun veya olmasın karşılaştıkları her türlü acı, aşağılama karşısında duyarsız kalan, ruhları kirli kimselerdir. Sorumsuz davranışlarının sonunda meydana gelen olaylara ve verdikleri zararlara ne yürekleri sızlar ne de üzülürler.
İnsani olmayan bütün olumsuzlukların kaynağı olan bu insanlar, “aile” bilincine ulaşmamış, kendileri için var olan şeylere bile sahip çıkmak zorunda olduklarını bile bilmezler. Kendi çıkarlarını düşünmekten başka bir şey yapmazlar.
Kafası rahat ve hiçbir şeyi kafasına takmayan, dünyaya hep güzel bakan cahil ve sorumsuz tiplerdir. Aklını kullanarak içine düştüğü cehaletten kurtulup memleketi ve milleti için bir şey yapmazlar. Her zaman, her şartta öncelikle kendi çıkarlarını düşünürler ve ona göre hareket ederler.
Dünya yıkılsa umurunda olmayan bu kimseler, endişesiz, dertsiz olarak anı yaşarlar. Azla yetinirler, bulundukları yerin tadını çıkarmaya bakarlar. Gelecekle ilgili belirsizlikleri ve karşılaşacakları sorunları önceden görüp çözmek ve onlarla başa çıkmak için çözüm yolları üretmezler.
Kendilerini üzen şeyleri kafalarına takmazlar, geçiştirirler. Çevrelerinde meydana gelen ve toplumsal değerleri ile başkalarının haklarını yok sayan olaylara ve yaşananlara karşı tepki göstermezler, alaycı ve küçümseyici tavırlar sergilerler.
Başkalarının haklarını ve duygularını göz önünde bulundurmazlar ve olumsuz davranışları için pişmanlık ya da suçluluk duymazlar. Görevlerini hakkıyla yapmadıkları gibi maddiyatı, manevi değerlerden çok daha önemli görürler.
Kendilerini önemsedikleri için, kendilerini üzecek küçük şeyleri kafalarına takmazlar. Taşın altına elini koyup, omuzlarına yük ve sorumluluk alıp canlarını sıkmazlar. Gelecek kaygısı taşımazlar. Geçmişe takılıp kalmazlar. Anı yaşarlar ve ellerindekilerle yetinirler.
Kuralcı olmadan, “başkası ne der” demeden, ruhunu ve bedenini zincire vurmadan, özgürlüğünü hiç kısıtlamadan hayatını istediği gibi yaşarlar. Başlarına gelen olumsuzluklar karşısında morallerini bozmadan kendi istedikleri gibi davranırlar. Boş vermeyi iyi bilirler.
Vurdumduymaz insanlar, kendilerinden başka kimseyi düşünmedikleri için hayatı rahat yaşarlar. Çevrelerindeki sorunlara kafalarına takmadıkları gibi başkaları için de ağlamazlar, kimseye yardımcı olmazlar ve hayatlarını başkalarına göre şekillendirmezler.