Şairin dediği gibi, ben de bu çağdan etimle kemiğimle nefret ettim. Her gün, karanlık bir sabaha uyanıyoruz. Daha dün, insanlık onuruna sığmayan bir görüntüyle karşılaştık:
Sosyal medyada iki vicdansız, bir çocuğun istismarını anlatarak alenen insanlığa meydan okuyordu. Bir diğeri, utanmadan bunu yayınlıyordu.
Peki ya biz? Biz bu rezaleti izlemekten öteye geçemedik. Hepimizin içinde bir yerlerde o sessiz çığlık yankılandı:
" Neden bunlara dur denilmiyor? Neden neslimiz bu kadar çürütülüyor?"
13 yaşındaki bir çocuğun hayatını karartmaktan çekinmeyen bu alçaklar, sadece birer birey mi? Yoksa bizlerin kayıtsızlığını, yetersizliğini, ahlaki çöküşünü temsil eden birer aynadan mı ibaret? Bu soruyu sormadan hiçbir adım atamayız.
Görmüyor muyuz?
Her gün sosyal medyada, ekranda, sokakta insanlığımızı törpüleyen bir sapkınlık sahnesiyle yüzleşiyoruz. Ahlak ve erdemin yerini alaycılık, izzet ve namusun yerini ise utanmazlık aldı. Çocuklarımızın zihinlerine kötülüğün tohumları ekiliyor, masumiyetleri ellerinden alınıyor.
Bu, yalnızca bireysel bir sapkınlık değil; bu, toplumsal bir çöküşün aynasıdır. Çocukları koruyamayan bir toplum, kendisini koruyamaz. Eğer neslimiz sapkınlaştırılıyorsa, bunun sorumluluğu hepimizin omuzlarındadır.
Eyvallah Etmeyeceğiz!
Ama buradan, bu kara tabloya boyun eğmek zorunda değiliz. Öncelikle, çocukların istismarını önlemek ve faillerini en ağır cezalarla yargılamak için toplumsal bir seferberlik başlatmalıyız. Hukuki boşluklar, caydırıcılığı olmayan cezalar, denetimsiz bir internet ve ahlaki yozlaşmaya neden olan içeriklere karşı net bir duruş sergilemeliyiz.
Sosyal medyanın, bu çirkinliklere sahne olmaktan çıkarılması gerekiyor. Çocuklarımızı koruyacak dijital bir kalkan oluşturmak zorundayız. Bu yalnızca devletin değil, hepimizin görevi.
Bu çağdan nefret etmek, bu rezilliklere eyvallah edeceğimiz anlamına gelmiyor. Tam aksine, bu çağla hesaplaşmak zorunda olduğumuzu gösteriyor. Kendi vicdanımızı, toplumsal ahlakımızı ve en önemlisi çocuklarımızın geleceğini savunmak zorundayız.
Unutmayalım: Sessizlik, kötülüğün en güçlü silahıdır. Sesimizi çıkarmazsak, bu karanlık hepimizi yutacak. Şimdi sesimizi yükseltme, masumiyetin saf ışığını savunma zamanı.
Daha ne kadar susacağız?