Öğrencilerin dersleriyle ilgili kitap okumadıklarından yakınan akademisyenler, sadece kısa ders notları ve slaytlardan çalışıp sınava giren öğrencilerin sınavları geçerek durumu idare ettiklerinden bahsetmektedir. Hatta o nedenle bu tip öğrencilere "sınavgeçer" adını vermişlerdir. Elbette bu tespitleri doğru olabilir. Ama buna karşılık akademisyen hocalarımız bu konuda bir strateji geliştirdiler mi? Goethe’nin "Bilmek yetmez, uygulamak lazım. İstemek yetmez, yapmak lazım." sözünde belirtildiği gibi madem akademisyenler bu sorunun farkındalar o halde sorunu azaltma belki de ortadan kaldırmaya yönelik projeler geliştirip uygulayamazlar mı?

Bir konuyu bir öğretmenin ders notları ve slaytlarıyla öğrenmek elbette ki yetersiz olur. Diğer taraftan konuyu farklı kitaplardan çalışmak, farklı öğretmenlerin o konuyla ilgili değişik bakış açılarını yakalamak ve görüş açımızı genişletmek mümkün olabilir. Eğer zaman yeterli olursa konuları farklı kitaplardan çalışıp öğrenmek en güzeli olur.

Diğer taraftan öğretmenler, sınırlı ders saatleri içerisinde konunun tüm detaylarını aktaramayabilirler. Bu durumda öğrencinin konuyu kavrayabilmesi yine kitaplarla mümkün olacaktır.

Öğrenciler veya sınavgeçerleri dersleriyle ilgili kitap okumaya teşvik etmek için yapılabilecek en basit yol, onlara kitap hediye etmektir. Bu şekilde düşünülerek tarafımızdan, ülkemizdeki 16 farklı tıp fakültesi birinci sınıf öğrencisine toplam 160 kitap hediye edildi. Tabii ki bu hediyelerin hedefe yüzde yüz ulaşması belki mümkün değil ama belli bir aşama kat edeceği düşüncesindeyim. Tıpkı “birin sıfırdan büyük olması” gibi.

Öğrencilere dersleriyle ilgili kitap okutmanın diğer bir yolu da sınavlardaki soruların bir kısmının cevabının öğretmenin verdiği ders notları ve slaytların dışında konuyla ilgili önerilen kitaplarda yer almasıdır.

Kitap fiyatlarının makul seviyede tutulması da öğrencinin kitap okumasını teşvik edebilir. Özellikle ders kitaplarında %20 gibi KDV’nin olması en hafif deyimle haksızlıktır. Bir an önce bu sorunun çözülmesi gerekir.

Öğrencilerimize bir İsveç atasözü olan “Okul için değil, yaşam için öğreniyorum.” düsturunun öğretilmesi onları kitap okumaya yöneltecektir.