Vatan, millet, bayrak ve ezan düşmanı olarak tanınan FETÖ elebaşı lideri öldü. Dışişleri Bakanlığı kaynaklarının doğruladığı bu ölüm, yıllardır Türkiye’ye ve dünyaya verdiği zararlarla anılan bir şahsiyetin sonunu işaret ediyor. Dünyada mazlum, fakir ve zeki çocukları ağına düşürüp kullanan bu kişi, sayısız insanın hakkını gasp ederek yaşamını sürdürdü. Ancak dünya genelinde yarattığı tahribat, Türkiye’ye verdiği zararların yanında gölgede kalıyor.

Özellikle 15 Temmuz 2016 gecesi, vatan evlatlarını birbirine kırdırarak Türkiye’yi uçurumun eşiğine getiren bu hain, Türk milletinin hafızasında derin yaralar bıraktı. Kendi halkına ölüm yağdıran, vatana ihanet eden bu adam, Türkiye’yi sadece can ve mal kaybına uğratmadı; ülkenin güvenini, birliğini ve geleceğe dair umutlarını da zedeledi. 15 Temmuz darbe girişimi, Türkiye’yi belki de 100 yıl geriye götüren bir travmaydı.

Ancak bu ölüm, sadece bir kişinin hayatının sona ermesi anlamına gelmiyor. Arkasında bıraktığı organizasyonun ve ideolojinin tamamen yok edilip edilmeyeceği, Türkiye’nin geleceği için asıl önem taşıyan mesele. Türkiye’ye verdiği zararın büyüklüğüne bakıldığında, bu süreç sadece bir son değil, aynı zamanda yeni bir mücadelenin başlangıcı olabilir.

Türkiye bu zorlu süreçte pek çok fedakârlık yaptı. Halk, tankların önüne geçip vatanına sahip çıktı. FETÖ’nün ağlarına takılan pek çok insan, hem maddi hem manevi olarak sömürüldü. Bu ölüm, belki de o karanlık günlerin sembolik bir sonu olarak görülebilir, ancak arkasında bıraktığı izler kolayca silinmeyecek.

Bugün gelinen noktada, Türkiye'nin bir daha böyle bir ihaneti yaşamaması için alınacak tedbirler büyük önem taşıyor. FETÖ elebaşının ölümü, Türkiye’nin bu mücadelede bir zafer kazanıp kazanmadığının değil, bu savaşın hâlâ devam ettiğinin bir işareti. Önemli olan, bu mirasın tamamen silinip Türkiye’nin geleceğe daha güçlü adımlarla yürüyebilmesidir.

FETÖ’nün lideri öldü, ancak Türkiye'nin FETÖ ile mücadelesi bitmedi.