İstanbul Fatih'te yaşanan ve hepimizi derinden sarsan olay, iki genç insanın yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan bir trajediyi gözler önüne serdi. Toplum olarak böylesi acı olaylarla karşılaştığımızda, sadece yaşanan kayıpları değil, aynı zamanda bu tür olayların arkasındaki sebepleri de sorgulamak zorundayız.

Gençlerin, özellikle de toplumun önemli bir kesimini oluşturan bu yaş grubunun yaşadığı duygusal ve psikolojik zorluklar, çoğu zaman göz ardı ediliyor. Kimi zaman bu zorluklar öfkeye, şiddete ya da umutsuzluğa dönüşerek geri dönülemez sonuçlara yol açabiliyor. Fatih'teki olay, bu gerçeği bir kez daha yüzümüze çarptı. Genç bireylerin ruhsal sorunlarına daha fazla dikkat etmek, onları anlamak ve gereken desteği sağlamak, bu tür trajedileri önlemenin en önemli yollarından biri olabilir.

Bireylerin iç dünyalarında yaşadığı çatışmalar, zamanında fark edilmediğinde topluma da zarar verebiliyor. Bu nedenle, gençlerin duygu durumlarına, çevrelerindeki ilişkilerine ve psikolojik iyi oluşlarına daha fazla önem vermemiz gerekiyor. Eğitim kurumları, aileler ve sosyal çevreler, bu anlamda büyük bir sorumluluk taşıyor. Erken yaşta fark edilen psikolojik sorunlar, doğru yönlendirme ve profesyonel destekle çözülerek daha büyük felaketlerin önüne geçilebilir.

Kadına yönelik şiddet, bu tür olayların en karanlık yüzlerinden biri olmaya devam ediyor. Ancak böylesi acı olaylar, toplumsal farkındalık yaratmak ve cinsiyet temelli şiddetin önlenmesi adına hepimize önemli dersler sunuyor. Şiddetin herhangi bir bahanesi olamaz. Bu olayda da olduğu gibi, kaybedilen her bir hayat, toplumun tamamına yönelik bir uyarı niteliğindedir.

Unutmamalıyız ki, şiddet, bireysel sorunlardan beslenen toplumsal bir yara. Bu yarayı sarabilmek için toplumsal bilinçlenmeye, eğitimle güçlendirilmiş duyarlılığa ve en önemlisi empatiye ihtiyacımız var. Gençlerimizi anlamak, onlara destek olmak ve onların sağlıklı bireyler olarak topluma kazandırılması için hepimize büyük görevler düşüyor. Toplumun sağlıklı bireylerden oluşabilmesi, gençlerin duygusal ve psikolojik ihtiyaçlarına zamanında yanıt verebilmekle mümkün olacaktır.

Bu trajik olay, hepimize bir kez daha hatırlatıyor: Sessiz kalmamalı, gençlerimizin ihtiyaçlarına kulak vermeli ve onları yalnız bırakmamalıyız. Çünkü her genç, toplumun geleceğini temsil eder.