Süregelen yazım geçmişimizde "Tanrının Krallığı" isimli yazımızda Kudüs’ün Yahudiler ve Hıristiyanlar için neden önemli olduğunu genel hatları ile açıklamıştık.

 Yoğun ilgi ve istek üzerine farklı bir açıdan ele almayı doğru buldum. Önceki yazımızda iki tarafın bir Mesih beklentisi içinde olduğunu ve Mesihlerinin gelmesi için şartları hazırlamak istediklerini söylemiştik.

Yahudiler Mesihleri geldiği zaman büyük İsrail in kurulacağına inanmaktalar.

Mesih’in Süleyman mabedini inşa edip şartları hazırlayarak Yehovanın Tapınağa tecelli edeceğini ve dünyayı Yahudilere vereceğine inanıyorlar. Hıristiyanlar ise şartların yerini bulması ile Mesih İsa’nın tanrı olarak tekrar yeryüzüne döneceği ve krallığını kuracağına inanmaktalar.

Ve iki tarafta Mesihlerinin geleceği yerin Kudüs olduğuna inanmışlardır. Peki, İslam dünyası için Kudüs neden önemli?

 Niçin Müslüman Arap kardeşlerimiz Kudüs için ölüyorlar?

 Uğrunda ölmeye değer mi?

 Kudüs Müslümanların elinde olsa ne değişecek?

 Orası için Hıristiyanların mücadele etmesi gerekirken neden Müslümanlar mücadele ediyor?

Bu sorulara şöyle cevap verdiğinizi duyar gibiyim.

Orası Müslümanların ilk kıblesi. Kudüs Muhammed peygamberin Miraç’a yükseldiği yer.

Ancak Kudüs konusunda İslam ilahiyatçıları bölünmüş durumda. Bu cevaplara bir çoğu inanmıyor.

Çoğunluk ilahiyatçılar Kudüs’ün ilk kıble ve miracın yaşandığı yer olduğuna inanıyorlar.

Ancak bir kısım ilahiyatçılar ise Kudüs’ün ilk kıble olmadığını ve miracın orada yaşanmadığını savunuyorlar.

Mescidi Aksa yani en uzak mescidin Mekke şehrinin sekiz kilometre dışındaki bir bölge olduğunu peygamberin oraya yönelerek ibadet ettiğini miraca oradan yükseldiğini belirtiyorlar.

Kudüs’ün Müslümanlar arasında yaşanan türlü mücadeleler sonucunda böyle kutsallaştırıldığını savunuyorlar.

 Hangi görüş doğru olursa olsun şu bir gerçek ki Kudüs Mekke ve Kâbe kadar kutsal değil.

Ancak Müslümanların hararetle orası için mücadele etmesi Yahudi ve Hıristiyanların demek ki inancımız doğru bunlar o yüzden bizimle bu şekilde mücadele ediyorlar şeklinde düşünmelerine neden oluyor.

Peygamber Kâbe’yi ve Mekke’yi bırakmıştı.

Çünkü sayıca ve durum itibariyle savaşmaya uygun değildi.

 Uhud da geri çekilmişti. Çünkü daha fazla direnişin anlamı yoktu. Halit Bin Velitd otuz bin kişilik ordu ile iki yüz bin kişilik Bizans ordusunun karşısında direnmenin anlamı olmadığını anlamış ve mutlak bir yok oluştan orduyu kurtararak geri çekilmişti. Mustafa Kemal Kütahya ve Eskişehir bozgunun ardından orduyu Sakarya’nın doğusuna çekerek direnişin yok olmasını engellemişti.

Bu geri çekilişlerin hepsi toparlanmak hazırlanmak ve daha etkin savaşabilmek için yapılmıştı.

Ve sonrasında beklenen zafer her şeye değmişti. Peki, soruyorum kardeşlerime Kudüs için bu mücadele neden?

Kâbe kadar kutsal olmayan ve çoktan kaybedilmiş bu yer için onca insan neden hala ölüme gönderiliyor.

İntihar mı yoksa şehadet mi?

 İslam dünyası İsrail nükleer gücü kazandığı gün kaybetmişti. Günümüzde yaşanan gelişmelerde bunu doğruluyor.

Hamasın güçlerinin önemli bölümü yok edildi. Hizbullah ve Hamasın kurucu yöneticileri öldürüldü.

 Ve suikastların hepsi Müslüman ülkelerde yapıldı. Gazze mad max şehirlerine dönüştü. Silahı, mühimmatı, personeli, eğitimi, dış desteği olmayan topraklarının büyük bir çoğunluğunu kaybetmiş kardeşlerimiz neden ve hangi mantıkla ölüme yürüyor.

Hedef olarak Müslümanlara Yahudileri gösteriyorlar. Ancak Yahudilerin geneli İsrail’e karşı!

İsrail devletinin olmaması gerektiğini çünkü İsrail devletini Mesih’in kuracağını iddia ediyorlar.

Ancak İsrail devleti şuan var.

 Bazen zafer geri çekilmek ile gelir.

Kudüs’ü ve diğer Filistin topraklarının büyük bölümünün ellerine geçince inançlarının öngördüğü şeylerin olacağına inanmaktalar.

 Ve Müslümanlar ne kadar direnirse dirensin bugün itibariyle Filistin’in büyük bölümü zaten ele geçirildi.

Donald Trump’ın iş başına gelmesi ile bu topraklar resmi olarak ilhak edilecek. İnançlarının yanlış olduğunu görmeleri için mabedin inşa edilmesi gerekiyor.

Mabet yapılınca bir tanrının kendilerine gelmediğini görünce bir iç sorgulamaya gidecekler ve inançlarını kaybedecekler.

 Bu durum İslam’ın haklılığını ortaya çıkaracaktır.

Önder Selahattin Eyyubi şöyle demiştir;

En büyük zaferler çok iyi bir hazırlıktan ibarettir. Altyapısı oluşmamış hiçbir mücadele başarılı olamaz. Bu noktadan hareketle kardeşlerimiz peygamber gibi diğer çevre Müslüman ülkelere hicret etmeliler. Zaten kaybedilmiş bir savaş için değil gelecekte elde edilecek bir hayat için hazırlanmalılar.

 Bu nedenle  kaybedilecek bir savaşa girmemeliler.

Vesselam..