Kolektif hareketler için iktidar yürüyüşünde en önemli eylem propagandadır.

 Maalesef siyasi hareketler propagandayı yalan ve iftiradan ibaret zannediyorlar.

Ve bu düşüncelerinin arkasındaki niyet ise halkı küçük görmekten ileri gelmektedir. Halkın gerçekleri göremeyeceğini düşünüyorlar.

Ancak kara propagandalar genellikle ters tepmektedir.

 Hiçbir felsefi alt yapısı olmayan ahlaki hiçbir erdeme sahip olmayan bu hareketler topluma mal olamadıkları için kaybolmaya mahkûmdurlar.

Bunlar işine geldiği zaman bilir işine gelmediğini bilmezler. Bir taraftan da ince düşünülmüş yalanları sıralarken, bir taraftan gerçekleri de sonuna kadar iliklerinde hissederler.

Çelişkilerini bilerek kendi söyledikleri yalanlara kendileri de inanmadan yine de doğruluğunu savunurlar.

Mantıklı insanlara mantıkla seslenirler. Ahlaksız oldukları halde başkalarını ahlaka davet ederler.

Tam demokrasinin imkansız olduğunu söylerler. Bir taraftan da kendi partilerinin tam demokrasinin gerçek koruyucusu olduğunu savunurlar. İşine geldiğini unutur işine geleni hatırlarlar.

Sonra birden yeniden unutuverirler en önemlisi de, aynı işlemi, işlemin kendisine de uygularlar.

 Bu hareketlerin propagandaları rakip olarak gördükleri hareketlerin her türlü iyi ve erdemli hareketlerini gözden düşürmek.

Siyasal hareketin başındaki liderlerin varsa başarılarını küçük göstermeye çalışmaktır. Ve böylelikle akıl ve basiretlerini toplumun gözünde şüpheli hale getirmeye çalışmaktadırlar.

Böylece kendi halklarının bu liderleri hor görmesini sağlamak istemektedirler. Bu süreçte adi ve aşağılık kişilerin işbirliğinden yararlanmaktan da çekinmezler.

Böylelikle halkın kendi içerisinde olan şüphe ve kaygılarını zirveye çıkarırlar. Marjinal hareketlerin propaganda anlayışları genel hatları ile böyledir.

 Bunun sonunda kısa süren iktidarlar ve sonrasında kendilerinin açtığı bu yoldan kendilerine dönmüş nefret ve öfke ile karşılaşırlar.

Deyim yerindeyse kendi açtıkları kuyuya kedileri düşerler.

 Bu noktadan hareketle doksanlı yıllarda ülkemizde iktidar olmuş Tansu Çillerli DYP iktidarını hatırlayalım.

Demirel Çiller için benim manevi kızım demişti. Pakistan’da iktidara gelmiş Benazir Butto’dan sonra İslam dünyasının ikinci kadın Başbakanıydı. PKK’yi bitirme noktasına getirmişti.

Devletin çoğunluk gelirleri örtülü ödenek adı altında operasyonlara, mühimmata ve personele akıyordu.

Bu durum Türkiye’yi ekonomik krize sürüklemişti. Devlet, Çillerin başında olduğu DYP iktidarı döneminde kendi memurunun maaşını ödeyemez duruma gelmişti.

Ülkücülerin Meral Akşener ablası, onun Başbakan Yardımcılığı görevinde dönemin İçişleri Bakanı oldu. HDP’ye yakın çevreler ona cinayetin annesi demişti.

 Ülke içerisinde yaşanan faili meçhuller korku filmlerinden çıkmış gibiydi. Mezar evler, sığınak mezarlar, infazlar.

Propaganda ile Başbakan olmuş ilk Başbakandı. Asker ve Müslüman bir topluma bir operasyon sonucu Başbakan oldu.

Propagandalarından biri şöyleydi;

Refah partisi PKK’dan bile daha tehlikelidir.

Ancak sonraki süreçte Refah Partisi ile koalisyon hükümeti kurup Başbakan Yardımcılığı görevine gelmişti. 28 Şubat Sözde Post Modern darbesinde 28 Şubat kararlarına ilk olarak imzasını atarak merhum Erbakan’ı zor bir durumda bırakmıştı. Kürt asıllı vatandaşlarımıza yönelik kin ve nefret söylemleri yine onun döneminde zirve yapmıştı.

 Sonraki süreçte Demirel ve ekibi onun kürt asıllı olduğunu belgeleri ile ifşa etmiş ve çelişkisini gözler önüne getirmişlerdi.

 Propaganda ile saydığımız ne kadar yanlış varsa ondaydı. Sonunda siyasi hayattan çekilmek durumunda kalmıştı.

Siyaset mümkün olanın sanatıdır.

 Propaganda ise ancak gerçekler üzerine kurulu olursa etkilere sebep olacaktır.

 Beyaz propaganda, flu propaganda, kara propaganda adına ne denilirse densin gerçekler ile alakası olmayan yalana, iftiraya dayalı her propaganda günün birinde sahiplerinin ayağına dolanır.

 Günümüzde iktidar ve muhalefet arasındaki tek farkta yine propagandada görülmektedir.

 Muhalefet yalanlar ve iftira ile iktidarı vurayım derken iktidarı halkın gözünde mağdur durumuna düşürüp iktidarı altın tepside hediye ediyor.

İktidar ise yerinde propaganda ile akmaya devam etmektedir. Propagandaları sırasıyla şöyle;

 Erdoğan başta olmaz ise ülke bölünür.

 Erdoğan olmaz ise kaos ve iç savaş çıkar.

Erdoğan’ın yerine kimse yok.

 Ve daha bir sürü dilin kemiği yok denecek atışlar.

 Ancak Erdoğan olmasa da ülke yoluna devam edecektir. Ve daha diğer saydıkları hiçbir olumsuzlukta yaşanmayacaktır.

Bu sadece onların takdir edilecek basit beyaz propagandalarından ibaret provakatif yalanlar.

 Kolektif iktidar yapılanmasında propaganda ihmale gelmeyecek kadar önemlidir. Hareketin başarısı propagandanın etkinliğine bağlıdır.

 İnsanları kelimelerimiz ile idare ederiz.

 Siyaset bir gösteri sanatıdır.

 Propaganda ise en önemli araçtır.

 Vesselam..