Savaşta taraflar sıcak çatışmadan önce barış müzakereleri için bir araya gelirler. Ancak yanlış anlaşılmasın tarafların buradaki amacı barış ve uzlaşı bulmak değil.
Savaş her halükarda kaçınılmaz! Burada taraflar karşılıklı olarak birbirlerini anlamaya ve tanımaya çalışırlar.
Düşmanın zayıflığını, iradesini, sabrını, aklını yoklarlar. Bu küçük toplantılar aslında sıcak çatışmanın birer parçasıdır.
Hatırlarsınız Kılıçdaroğlu ve Ankara eski belediye başkanı Melih Gökçek’in ekranlar karşısındaki kapışmasını.
Siyaseti bir satranç oyunu gibi kabul edenler Gökçek için Erdoğan’ın fillerinden biri diyorlardı.
İktidar adına Kılıçdaroğlu’nun karşısına Gökçek çıkmıştı. Bu kapışmaya hazırlanmamıştı. Rakibini tanımıyordu.
Tutarsızlığı var mıdır?
Çelişkileri nelerdir?
Eğitim seviyesi ne?
Yönetimi altındaki SSK’da bir haksız uygulama, yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma yaşanmış mıydı?
Bunların hiçbirini hesaba katmadan damdan düşer gibi Kılıçdaroğlu’nun karşına çıkmıştı.
Ancak Kılıçdaroğlu hazırlıklı çıkmıştı programa.
Tartışmada Gökçeğin su abonelerine daha ucuz sayaçları yüksek fiyattan aldırarak insanları zarara uğrattığını ve bunu da bilinçli olarak yaptığı suçlamasını yöneltmişti. Anlaşmalı firma ile mutabakat içinde bunu yaptığını dolaylı olarak ima etmişti.
Gökçek bu iddialar karşısında sakinliğini koruyamamış ve suçlu insanların yaptığı gibi ana teslim olup öfkeyle tepki göstermişti.
Bu durum Melih Gökçeğk’in bundan sonraki siyasi hayatını ikincil geçirmesine neden olmuştu.
Oysa iktidarın tüm mensupları Gökçek’ten yana çok ümitliydiler.
İktidar bir filini kaybetmişti. Şahinlerden biri düşmüştü. Sonraki süreçte Kılıçdaroğlu Erdoğan’a ait bilgileri ifşaa yoluna gitmişti.
Erdoğan’ın vergi cennetlerinden biri olan Man adalarında milyonlarca doları olduğuna dair hesap dekontlarını yayınlamıştı.
Bu iddialara karşı Erdoğan inkâr etmemiş olabilir demişti.
Bir diğer rakip HDP’li Demirtaş olmuştu. Erdoğan’a daha önce cuntacılar bunların partisini kapatalım.
Siyasi yasak getirelim şeklinde teklif getirmişlerdi.
Erdoğan ise haksızlık mı orada duracaksınız demişti.
Ve bu teklifleri geri çevirmişti. Böylelikle HDP tabanına gördüğünüz gibi ben Kemalistler gibi sizin temsilcilerinize haksızlık yapmıyorum demeye getirmişti.
Çünkü HDP’nin yüzde on barajını geçeceğine inanmıyordu.
HDP’lilerin konuşmalarını ve eylemlerini iktidarına zarar vermeyeceğini düşündüğü için uğraşmaya değer görmemişti.
Ancak Demirtaş ne zaman ki seni başkan yaptırmayacağız. HDP olduğu sürece Erdoğan başkan olamayacak.
Erdoğan hangi üniversitede okudun?
Seni okutan bir hoca, beraber okuduğun bir arkadaş neden yok?
Bu söylemler HDP’nin genel seçimlerde seksen milletvekili çıkararak üçüncü parti olarak meclise girmesine neden olmuştu.
Bu seçimlerden sonra başbakan Ahmet Davutoğlu’nun başında bulunduğu hükümet çoğunluğunu ve meşruiyetini kaybetmişti.
Darbe girişiminden sonra Demirtaş terör örgütüne yardım ve yataklık suçu ile tutuklanmıştı.
Ancak şunu sormak gerekiyordu.
Bunca zamandır Demirtaş neydi?
Bunca zamandır aklınız neredeydi?
Bunca zaman vatanperver miydi?
İktidar çoğunluğunu kaybedince mi bu adam terörist oldu?
Tabi ki her zaman Demirtaş PKK’lıydı ve iktidarda bunu biliyordu.
Çünkü PKK eşittir HDP.
Bugünkü dışişleri bakanı eski Mit müsteşarı Hakan Fidan Osloda PKK’nın üst düzey yöneticileri ile görüşmüş görüşme ortaya çıkınca kıyamet kopmuştu.
Bugünkü iktidar ortağı MHP iktidarı ihanet ile suçlamıştı.
Erdoğan bu görüşmeden haberimde iznimde var demişti. Sonuç için gereken yerde herkesle görüşürüz demişti.
İki karşıt görüşlü muhalif liderin fırsat bulduğunda iktidarı nasıl salladığını görüyoruz. Bu siyasilerin haricinde DSP’li Tayfun içli AKP’li Bülent Arınç’a, CHP’li Aytuğ Atıcı AKP’li Mehmet Metiner’e Kılıçdaroğlu’nun Gökçek’e yaptığını yapmışlardı.
Hiç kimsenin olmadığı toprakları fethetmek kolaydır.
Marifet ise dengine karşı zafer kazanmaktır.
Bu noktadan hareketle bir derste önder Mustafa Kemal Atatürk’ten gelmiştir.
Gazi kumandanlarına şöyle der;
Kumandanlarım yarım bir hazırlık ile saldırmak hiç saldırmamaktan daha kötüdür. Kıssadan hisse kollektif temsilcileri rakipler ile karşılaşmadan önce rakipleri en geniş şekliyle ele almalıdır.
Rakiplerin en küçük tutarsızlığı, çelişkisi iyi değerlendirilmelidir.
Varsa zafiyetleri, ihmalkarlıkları, suiistimalleri ortaya çıkarılmalıdır.
Rakiplerle karşılaşmadan önce onların ve yapıp söyleyecekleri her şey önceden tahmin edilmelidir.
Onların yapıp söyleyeceklerine karşı tahmini önlemler almak siyasi hareketi bir felaketten kurtarabilir.
Kollektif sadece rakip liderleri değil karşıt hareketin her mensubunu çok iyi değerlendirmelidir.
Bu dört örnek yarım bir şekilde veya hiç umulmadık yerden nasıl bir dalga geleceğini anlatmak için en bilinen örneklerdir.
Gökçek hazırlıksızdı bu onun siyasi kariyerine ve partisinin kan kaybetmesine neden oldu.
Erdoğan çok rahattı.
Umulmadık bir yerden gelen bir hamle ile neredeyse iktidardan oluyordu.
Bülent Arınç Tayfun İçli hezimetini tattı.
Mehmet Metiner CHP’li Aytuğ Atıcı eliyle ekranların önünde çelişkisiyle küçük düştü. Böylelikle siyasi hareket elde edeceği her zaferi ve başarısını önceden yapılacak hazırlığa borçludur.
Vesselam..