Siyasal her hareket ancak kendi içinde bir bütünlüğe sahip olursa dışarıya karşı başarı elde edebilir. Hareket kolektif bir bilinçle hareket etmek zorundadır.

Kendi içinde danışıklı dışarıya karşı tek yumruk!

 90’lı yılları hatırlayalım. Öcalan Suriye’de faaliyet yürütürken bir ekip Öcalan’ı etkisiz hale getirmek için yola çıkmış ancak Öcalan önceden aldığı haber ile suikasttan kurtulmuştu.

Kim ve nasıl bu haberi Öcalan’a ulaştırdı hep bir muamma olarak kalmıştı.  Ancak ülkemizde yaşanan Ergenekon sürecinde Yalçın Küçük Mehmet Ali Birand’ın moderatörlüğünü yaptığı Arena programında suikast bilgisini Öcalan’a kendisinin verdiğini belirtmişti.

Bu bilgiyi devlet licalinden üst düzey bir politikacının ricası üzerine ulaştırdığını ifade etmişti.

Devlette yaşanan ikilik başarısız bir operasyon ile sonuçlanmıştı.

Kolektif kendi içinde bütün değildi. Bazıları Öcalan’ın ölmesi ile örgütün emperyal güçlerin eline geçeceği endişesi ile suikaste karşıydılar.

Öcalan devletin elinde olduğu sürece örgütün kontrol edileceğini düşünüyorlardı. Kolektifte karar verici kaosu yaşanmaktaydı.

Bir başka örnek Recep Tayyip Erdoğan’ın Davos gecesi one minute çıkışı sonrası yaşanmıştı.

Erdoğan İsrail’i sert bir şekilde hedef göstermişti. Ancak zamanın Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ İsrail için ikili ilişkilere bakılır diyerek bize ne Filistin’den biz ancak kendi çıkarlarımıza bakarız demeye getirmişti.

Kısa bir zaman sonra İsrail kara kuvvetleri komutanı Avi Mizrahi Erdoğan’a sen önce kendi ülkene bak dün Ermenileri öldürdünüz bugünde aynısını Kürtlere yapıyorsunuz diyerek tepki göstermişti.

Bunun üzerine Başbuğ bu ikili ilişkilere zarar verir diyerek ikinci bir hata daha yapmıştı.

Erdoğan ise bu olanlara kendi üstüne vazife olmayan görevlere kalkıştın gibisinden askeri yalnız bırakmış ve sessiz kalmıştı.

Kolektifte ikilik!

 Birlik eksikliği!

Bir başka olay dış işleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu döneminde yaşanmıştı.

İsrail, Güney Kıbrıs Rum yönetimi, Yunanistan Doğu Akdeniz’de hidro karbon, petrol, doğalgaz aramalarına ortaklaşa başladıkları dönemde bölgenin zengin rezervleri olduğu taraflarca anlaşılmıştı.

  Türkiye bu aramalara üçlü ittifaktan sonra başlamıştı. O dönemde Amerikalı ulusal güvenlik yetkilisi bölgedeki tarafları ziyaret etmiş ve bu durumu Amerika için bir ulusal güvenlik meselesi olduğunu söylemişti.

Erdoğan bu durumda bölge ülkelerini anlıyorum da Amerika’yı burada ilgilendiren ne demişti. On bin kilometre uzaktaki Amerika’yı ne ilgilendirir demişti.

AKP sempatizanı gazeteci, iş adamı, bilim adamı iktidar yalakaları bu sözleri ayakta alkışlamışlardı.

Gördünüz mü anneler ne yiğitler doğuruyor demişlerdi. Erdoğan Amerika’ya haddini bildirdi diye yatıp kalkıyorlardı.

Sonra ki zamanda bu kaynak aramalarında Türkiye sorun çıkarıyor diye ortak ülkeler Türkiye’yi AB’ye şikayet etmişlerdi.

 Türkiye’nin karşısına Avrupa’nın ağır topları Fransa, Almanya gibi devletler dikilmiş ve Türkiye’ye Sevilla haritasını duyurmuşlardı.

Zamanın Fransa cumhurbaşkanı Macron bizim Türk halkı ile sorunumuz yok Erdoğan ile var demişti.

Avrupa’nın ağır topları karşısında yalnız kalan iktidar ve onun dış işleri bakanı Çavuşoğlu bu defada bizce Amerika bölgede daha fazla rol üstlenmeli diyerek iktidarı çelişkiye düşürmüştü.

 Dün Amerika’ya burada ne işiniz var diye yol veren iktidarın başının aksine iktidar bakanı Amerika’yı müttefikliğe çağırarak çift başlılık göstermişti.

 Ancak bu işine geldiğinde git işime gelmedi tekrar gel muhabbeti Amerika’dan karşılık bulmamıştı. Ta ki Avrupalılar sevilla haritası ile nabız yoklayana kadar.

Kendi çıkarlarının tehlikeye gireceğinden endişelenen Amerika istemeye istemeye Türkiye’nin yanında vur kaç şeklinde yer almıştı.

Kolektif bilinç eksikliği! Tüm bu durumları belki de en iyi anlatacak örnek olay ise ikinci dünya savaşında Almanya’da yaşanmıştı. Müttefik kuvvetler Almanya’ya her taraftan saldırıp kuşatmışlardı.

 Dikkat edin savaşı kıl payı bir fark ile kaybetmişti Almanya.

Adolf Hitler doğu cephesi komutanına Rus kuvvetlerine saldır emrini vermiş ancak komutan korkarak müttefik kuvvetlere teslim olmuştu.

 Eğer Hitlerin emrini yerine getirmiş olsaydı bugün ne Amerikan emperyalizmi nede İsrail olabilecekti.

Ancak komutan Almanya adına teslim olmuş ve yenilgi kaçınılmaz olmuştu. Bunun üzerine Hitler bende Stalin gibi komutanlarımı daha önce infaz etmeliydim diyerek pişmanlığını tarihe not olarak düşmüştü.

İşte böylece bir büyük zafer elden göz göre göre kaçmıştı.

Kolektif bir sisteme dayanmalıdır. Şahısların önemi sistemin başarısı ile mümkündür. Kolektif her türlü çelişkiyi asimile etmelidir.

Sistemde ikilik önceden tespit edilerek önlenmelidir. İnsanlar ölür, kaza geçirir, hasta olur. Birçok sebepten geri çekilmek zorunda kalabilirler.

Ancak bir sisteme dayanan her siyasal yapı kolektif bir bilinç ve birliktelikle zafere giden yolda ilerleyebilir.

Vesselam…