Tarihte birçok zafer savaşılmadan elde edilmiştir. Birçok başarı çok az bir gayret ile kazanılmıştır. Nereye ve kime değeceğini bilenler uzun yollardan kurtulmuş ve kendilerini kısa bir sürede gerçekleştirmişlerdir. Siyasal iktisat ve siyasal pazarlama ülkemizde ve dünyada bir bilim dalı olarak hoş görülmemektedir. Ancak kabul edilmeyişi böyle bir şeyin olmayacağı anlamına gelmemektedir.

Ülkemizde yirmi Bir yılı aşkın süredir bir iktidarın olması ülkemizde bir muhalefetin olmadığını ve bu alana çok şiddetli bir ihtiyacın olduğunu göstermez mi?

Tabi ki gösterir. Siyasiler bu alana dair bilgilerden yoksun oldukları için yirmi Bir yıldır aynı kişiler tarafından yönetilmekteyiz.

Siyaset her zaman belirli ilkeler üzerinden yaşanmıştır. Bu ilkelerin bilinmeyişinden dolayı siyaset tutarsızlık üzerinden ilerliyor.

Siyasiler siyasal davranışın ilk kuralından bir haber siyaset yapmaktadırlar. Kendine özgü olmak!

İşte tamda bu noktada her hareketin kendine has bir amblem ve sloganı olmalıdır.

Örneğin Yeniden Refah Partisi amblem aynı slogan aynı. Babadan oğula parti oldu neredeyse.

 Ne değişen dünyayı algılayabilmişler ne de demokrasiyi benimsemişler.

 Bu partinin genel başkanı basına konuşurken Osmanlı hanedan mensubu için şehzademiz ifadesini kullandı.

 Bu ifade ile demokrasiyi içselleştirmediklerini göstermişlerdir.

 İkinci en önemli ilke siyasetin bir düşman yaratma sanatı olduğunun bilincinde olmaktır.

 Herkesin üstünde uzlaşacağı bir düşman çıkarmaktır. Buna en iyi örnek ülkemizin kuruluş zamanında olmuştur.

Kendilerine muhalif birçok kişi İngiliz casusluğu ile suçlanıp ya idam edilmiş veya gözden düşürülmüştür.

Çünkü İngilizler bu halkı işgale çalışmış ve başarılı olamadığı gibi çok cana mal olmuşlardır.

 Birinden kurtulmak istenilirse İngiliz casusluğu ile suçlayıp halkın tepkisini dindirmeye çalışmışlardır.

Başka bir örnek Adnan Oktar ve ekibinin kendilerine yöneltilen suçlara ilişkin cevapları; tüm iddiaların İngiliz derin devleti tarafından tertiplendiği savunmasını yapmışlardır. Neden Amerika veya Avrupa değil de İngiliz derin devleti?

 Çünkü İngilizler Amerikalılar ve Avrupalılar kadar güçlü ve etkili değil. Amerikan ve Avrupa desteğini kaybetmek istememektedirler.

Yani kısacası herkesin üstünde uzlaşacağı bir düşman siyasal davranışın en önemli ilkesidir. Burada en önemli olan ilkelerden bir tanesi de size dair verilerin doğru olmasıdır.

Rakiplerinizin aleyhinize kullanacağı bir bahaneleri olmamalıdır.

 Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üniversite mezunu olup olmadığı konusunda kafa karışıklığı var .

Şöyle ki kanuna göre lisans mezunu olmayanlar cumhurbaşkanı olamaz.

Peki bu iddialar nereden çıktı?

Bu iddianın sahibi Ankara Üniversitesi siyasal bilgilerin hocalarından PROF. DR. Yalçın Küçük!

Küçük Mehmet Ali Birand ile Arena programında bu iddiayı dile getirmişti. Muhalif birçok isim bu iddia üzerinden Erdoğan’ı lisans mezunu olmamakla suçlamıştı. Bunlardan biride tutuklu HDP eski eş başkanı Selahattin Demirtaş!

 Ancak sizin de bildiğiniz gibi mezun olmamış olsaydı cumhurbaşkanı olamazdı.

Sadece kanıtlanmamış iddia olarak kaldı.

Erdoğan bu konuya açıklık getirmiş olsaydı bu spekülasyonların önünü almış olacaktı.  Siyasette açıklık ilkesi yolun başındaki ilk kuraldır.

  Bir diğer örnek Tansu Çiller. PKK’yı bitiren kadın olarak tanındı. Çok farklı mecralarda örgütü bitirmek için illegal insanları ve yöntemleri kullandığı için kendisine çok ciddi suçlamalar yöneltilmiştir.

Süleyman Demirel ve yeraltı ekibi ondan kurtulmak için Tansu Çillerin Kürt asıllı bir ailenin kızı olduğunu servis yapmışlar ve sonrasında Tansu Çillerin aslını sakladığı ortaya çıkmış ve gözden düşürülmüştü.

Siyaset yolunda en önemli ilke açıklıktır. Bu yolda artık bireysellik olamayacağı için her şeyiniz ele alınır. Bu sebeple her türlü çelişki ve tutarsızlık yaratacak her şeyden olabildiğince uzak durulmalıdır.

Ve her şeyden daha önemlisi halkı kazanmaya çalışılmamalıdır. Halkın karşısına halkı ikna etmek maksadıyla çıkılmamalıdır.

Halkın ilgi ve empatisi kazanmaya çalışılırsa bu sizin bir haklı dava için yola çıkmadığınızı aksine makam için mücadele ettiğinizi gösterir.

Aday gerçekleri halka rağmen savunmalıdır. Hiç unutulmamalıdır ki Türkiye’de halk demokrasiyi istememişti.

Halifeye ,sultana sadakatle bağlıydılar.

 Demokrasi Mustafa Kemal Atatürk ve birkaç kişi tarafından halka rağmen getirilmişti. Mustafa Kemal Atatürk halka kulak vermiş olsaydı hayatını bir kapı kulu olarak geçirirdi.

Eğer halka bakacak olsaydı Hz. Peygamber oda bir puta tapar giderdi.

Ancak gerçekler karşında halkın vereceği tepkiyi hiçe sayarak yoluna devam etmişti. Son sözü Henry Ford’a verelim derki:

 “Eğer halka bakmış olsaydım çok çok bir at arabası yapardım.”

 Vesselam..