Gazze’de poşetler içinde insan bedenleri taşınması İslam alemini uyandırmaya yetmedi. Barbar Siyonistler katliama devam ederken sessizce izliyor dünya…
Cahit Zarifoğlu ağabey Filistin’i müminlerin önündeki sınav kâğıdına benzetmişti. Bu sınavdan geçebilen nadir insan var. Çan çok düşük.
İşin en kötü yanı suni gündemlerle uyutuluyoruz. Trump’un kulağı kadar konuşulmuyor öldürülen bebekler, bulgur poşetindeki insan uzuvları!
İslamafobi hızla yayılıyor, deistler, ateistler artıyor, ekonomik bunalım günden güne büyüyor, insanlar stresli ve gergin. Hal-i pür melalimiz bundan ibaret değil elbette ama genel bir karamsarlık hakim.
Bir de yeni bir virüs çıktı : ‘’ Maymun Çiçeği’’
İnsanın hayatında da mevsimler vardır. Şahsım adına uzunca bir kış yaşıyorum. Ardından gelecek baharın muştusunu bekliyorum.
Malatya’da mevsim normallerinin üzerinde seyir eden yaz sıcaklarında insanların aklına gelen ne oluyor: Ardından gelecek kışın şiddetli geçeceği endişesi.
Evet, yazı yaşarken bile kışı düşünüyoruz. Oysa kış içinde yazı aklımıza getirmiyoruz. İnsan fıtratı gereği çabuk endişelenmeye meyyal.
Korku insanın vücudundaki dengeyi alt üst etmeye yetiyor. Bunu çok iyi bilen küresel güç odakları bu kozu çok iyi kullanıyor.
Hatırlatmak için sizi birkaç sene geriye götüreyim. Covid-19 ilk çıktığı vakitler basına servis edilen görüntüleri anımsayacak olursunuz. Sedye üzerinden takla atan insanlar değişik bir halde zombi gibi etraflarında dolanıyorlardı.
Bu ve benzer görüntüler özellikle sürekli hedef haline getirilen yaşlı insanların psikolojisini öylesine etkilemişti ki pek çoğu baştan bağışıklık sistemini kaybetmişti.
Sağlığın cazip bir ticari sektör haline getirildiği dünyada kuşkuyla bakma hakkımız vardır pek çok meseleye.
İnsan yaşamı sahiden kutsal mı?
Buna önem verdiğini düşündüğünüz DSÖ ve türevlerinin Filistin’de çöken sağlık sistemi, ölen bebekler, insanlar için ufak bir demecine rastladınız mı?
Yoksa ölüm şekli mi önem arz etmektedir? Yani salgında ölmek korkunçtur ancak barbar Siyonistlerin kıyımına uğramak korkutucu değildir mi demek istiyorlar?
Salgınlar tarih boyunca olmuştur ve olacaktır. Ancak salgın realitesi Tv ekranlarında gördüğünüz felaket tellallarının bahsettiği gibi direk aşıyı yaygınlaştıralım denilerek bitmez. Ki aşının içeriğini dahi kendileri bilmiyor.
Ne için neye karşı vuruluyor diye zaten soran da yok. Yok idi aslında.
Covid sürecinde yapılan aşıların insanlar üzerindeki olumsuz etkileri tüm dünyada aşı karşıtlığını arttırdı.
İnsanlar ‘bize ne yaptılar yahu?’ diye sorgulamaya başladı. Bir haber sitesinde virüs haberlerinin altına yapılan yorumları okuyunca bunu daha iyi anladım. İnsanlar artık sorguluyor.
Çevremizde bir genç vefat edince hemen ‘Aşı yaptı mı?’ diye sormuyor mu insanlar? Pek çok kez şahit oldum.
Aşı bütünüyle kötüdür demek istemediğimi herhalde anlatmaya lüzum yok lakin kimsenin mesuliyet dahi almadığı bir noktada can güvenliğinizi korumak size düşmektedir.
Bu beden Allah’ın bize emanetidir. Küresel güçler için canınız bir ehemmiyet ifade etmiyor olabilir ama Müslüman iseniz uyanık olun, aynı delikten iki defa sokulmamayı bizlere bildiren Ulu Nebi’nin (s.a.v) tavsiyesine kulak verin.
Zaten salgın hastalıkların yayılım göstermesindeki etken sebeplere bakınca İslam’ın haram ettiği besinlerin kullanımı, temizliğin olmayışını görüyoruz. Ha bir de Maymun Çiçeğinde yine güzel dinimizin yasak ettiği sapkın ilişkilerin belirleyici olduğunu doktorlar söylüyor. ‘Dünya İslam’a uzak kaldığı için topyekûn çekiyoruz’ demek yüzde yüz doğru bir tespit olur.
Ne mi yapacağız? Temiz hava alacağız, temizliğimize riayet edeceğiz. Rabbimizin sonsuz kudretine tevekkül edeceğiz. Açık havada maske takmak gibi saçmalıklara umarım maruz bırakılmaz biçare insanlar.
Temiz hava demişken Orduzu Üç Havuz mevkisine gidip, soğuk bir pınar suyu içip, kıymetli Bilal Ekin’le sohbet etmek vardı şimdi.
Bilmem ki müsait midir?