Anladık ki bu savaşı birileri kontrol ediyor. Bir devletin veya ordunun verebileceği bir kararın ötesinde bir güçle bu savaş yönetiliyor. Evet Gazze’deki muhasara, savaş ve katliamlar tek bir noktadan geliyor...

Dünyadaki 8 milyar insanın ne yapacağını, nasıl davranacağını, neyi sevip neyi izleyeceğine, nasıl hissedip nasıl yaşayacağımıza karar veren bu azınlıktaki elit oligarklar, her şeyimize karar veriyorlar...

Hatta neyi giyip neyi yiyeceğimize, nereyi gezip nerelerde çalışacağımıza, nerede yaşayıp nerede öleceğimize dahi karar veriyorlar...

 Gazze’deki savaşı yönetenler aslında ne Amerika ne İsrail. İkisini de idare eden bir güç tarafından yönetiliyor. Bu savaşı başlatanla, diledikleri gibi de bitirebilirler...

Bu mesele sadece bir kaç Yahudi’nin sözde kendisine vaat edilmiş topraklar için yaptığı bir katliamdan ibaret değil. Bu savaşı küresel boyutlara taşıyan ve dünyanın her yerinde gösteri ve protestolara neden olan, devletlerin ve milletlerin kaderini ekonomik ve siyasi yönden belirleme gücüne sahip olan parasal anlamda büyük ama azınlık olarak küçük bir grup yönetiyor...

Gazze’deki katliamların, kan ve gözyaşının asıl sorumluları onlar. Orada 40 bin insanın asıl katili de o oligark sınıftır...

Amerika’yı ayakta tutan ve İsrail’i de kuran tam da bu güçtür. Dünyanın ekonomik, siyasi, kültürel, sosyal ve her türlü alanda sevk ve idaresini yapan, tüm insanları kendi sisteminde yönlendirebilen bu güç, bizim hatta tüm insanlığın en büyük düşmanıdır...

Aslında bu dünyanın bu hale gelmesinin nedeni de biziz. Her şeyi biz kendimiz istedik, kendi elimizde irademizi onların eline teslim ettik. Bu yüzden bizi istedikleri gibi kontrol edebiliyorlar. Diledikleri anda hükümetleri bile düşürüp o ülkede ekonomik krizler, anarşi veya çatışma çıkarabiliyorlar. Hatta tüm savaşları başlatan ve bitirenler de onlar...

Gazze’de 20 bin bebek ve çocuğu katledilmesine neden olan bu güçler, sosyal yaşantımızı, aile ve akrabalık ilişkilerimizi, okul ve çevremizi, dini ve ahlaki her türlü hayatımızı da etkileyebiliyorlar...

Çünkü yasaları da, kanunları da yeni geleneklerin nasıl olması gerektiğini de onlar belirliyorlar. Aslında bizim olan, bize ait olan hiçbir şey yok. Her şeyimizle onlara teslim olmuşuz. Düşünün ki sıradan bir sosyal medyanın bile bir kaç gün kapatmak nelere mal oldu, insanlar isyan eder duruma geldi. Küçük bir sosyal medyanın bile ne kadar etkili olduğunu bizzat yaşadık. Demek ki biz değil başkaları bizi idare ediyor. Onlar ne diyorsa biz de onu yapıyoruz...

Mesela hayvan haklarına dair yasa için milleti sokağa döktüler ama Gazze’de ölen öldürülen katledilen 40 bin insan için evlerinden bile çıkmadılar, bir paylaşım bile yapmadılar. Demek bizler bu sistemin esiri ve kuklası olmuşuz. Kuklacı kuklayı nasıl hareket ederse biz oraya yöneliyoruz...

Peki hep böyle mi sürecek. Bu esaret zincirlerinden ne zaman kurtulup özgür bir birey olacağız...