Türkiye’de son 25 yılda yaşananlar, Türk tarihi boyunca yaşanan savaş ve kaoslardan daha çok etkili oldu. Özellikle de sosyal medyanın halkın üstündeki etkisini bugün daha iyi anlayabiliyoruz...

Bir sosyal medyanın kapanması ile nasıl kaos ve anarşi oluşturulur bunu görmüş olduk. Demek ki sosyal medya halkın tüm sosyal hayatını temsil ediyor, o olmadı mı hayat durma noktasına geliyor...

Kimileri neredeyse devleti, hükümeti, idarecileri bunun için istifaya ve kendini fesh etmeye davet ediyor. Yani bir sosyal medya isterse ülkede hükümet devirebilir, yönetimin el değiştirmesine neden olabilir veya ülkede kaos ve anarşi ortamı oluşturabilir...

Peki biz halk olarak nasıl bu duruma geldik. Nasıl olurda bir sosyal medya hayatımızın en ortasında yer edinebiliyor. Bir sosyal medya nasıl olurda seçilmiş hükümetleri yönetimleri sarsa biliyor...

Anlaşılan o ki ülkede sadece ahlaki çöküş değil, sosyal çürüme de başlamış. Öyle bir sosyal çürüme ki, tüm gelenekleri, değerleri, inançları yıkıp geçebiliyor...

Sosyal medyanın 5 güç olarak kabul edildiği bir dünyada inançtan, değerlerden bahsettiğiniz de çok da etkili olmuyor. Zira bugün Gazze’ye baktığımızda oradaki insanların 300 günde neler yaşadıklarını, dünyadan nasıl ayrı bir durumla karşı karşıya kaldıklarını görebilirsiniz...

Orada insanlar her an ölümle, açlıkla, hastalıkla ve yoklukla mücadele ederken bizler burada hayatımızın tam ortasına yerleştirdiğimiz ama aslında olmasa da hayatımıza devam edebileceğimiz bir sosyal medya için ortalığı ayağa kaldırıyoruz...

Orada bebekler katlediliyor, kafaları kopmuş, bedenleri paramparça olmuş çocuklarla dolu bir mezarlık haline gelen Gazze’de hayat durmuşken, insanlık buna sessiz kalırken ve zalimler zulmüne devam ederken, bizler saçma sapan bir sosyal medya için nelerden vazgeçiyoruz, neleri göze alıyoruz...

İşte biz ülke olarak öyle bir çürümüşlüğün içinde debeleniyoruz ki hiç bir şeyin farkında değiliz. Çocuklarımızın geleceği, hayatları, hayalleri, din ve diyanetleri, ahlakları ve eğitimleri nasıl olacak diye düşünmüyoruz...

Sahi bu çocuklara ne olacak. Onlara nasıl bir hayat bırakıyoruz, nasıl bir hayat bahşediyoruz bunun bir önemi kaldı mı?

Gazze’de insanlık katledilirken bizler burada bir sosyal medyanın savaşını veriyorsak, bizim çok daha büyük bir sorunumuz var demektir...

Önce kendimizi, çocuklarımızı ve çevremizi bu sosyal çürümeden kurtarıp, daha insanı ve daha ahlaki bir hayat tarzını hayatımızın tam ortasına yerleştirmeliyiz...

Yani sosyal medya olmadan da yaşanılabilir olduğunu, insanlar orada olurken böyle küçük şeyler peşinde koşmamak gerektiğini, insanlık ölürken öldürülürken bu dürüme nasıl ciddi tepkiler verilmesi gerektiğini bilmeliyiz öğretmeliyiz...

Evvela insan olmayı becermeliyiz. Mühim olan bu.

Vesselam!!!