İslam tarihindeki büyük alimlerden biri olan Ebû Hanîfe (r.a.), yaşamı boyunca pek çok dini meseledeki bilgece yaklaşımıyla dikkat çekmiştir. Bu yaklaşımlarından biri de Haricîlerden bir grubun ona sorduğu sorulara verdiği cevaplardır.
Bir gün, Haricîlerden bir grup Ebû Hanîfe’ye (r.a.) gelerek, mescidin kapısının önünde iki cenaze bulunduğunu, bunlardan birinin şarap içmesi sonucu ölen bir erkeğe, diğerinin ise zina edip hamile kalan ve sonra intihar eden bir kadına ait olduğunu belirttiler. Ebû Hanîfe (r.a.) ise bu kişilerin dinlerini sordu. Onlar, Allah’ın (c.c.) birliğine ve Muhammed’in (s.a.v.) O’nun elçisi ve kulu olduğuna inanan Müslümanlar olduğunu söylediler. Ebû Hanîfe (r.a.) daha sonra onların imanlarının derecesini sorguladı. Haricîler, imanın parçalara ayrılamayacağını, bir bütün olduğunu vurguladılar.
Haricîler, Ebû Hanîfe’den (r.a.) bu iki kişinin cennetlik mi cehennemlik mi olduklarını söylemesini istediler. Ebû Hanîfe (r.a.), bu soruya yanıt olarak onlara peygamberlerin öğretilerini hatırlattı. Hz. İbrahim’in (a.s.) Allah’ın bağışlayıcılığına dair duasını, Hz. İsa’nın (a.s.) Allah’ın kullarını azap etme ya da bağışlama konusundaki iradesine dair sözlerini, Hz. Nuh’un (a.s.) kendisine inanan düşük seviyeli insanları kovmayacağını ve onların hesaplarının yalnızca Allah’a ait olduğunu söylediği ayetleri anımsattı.
Ebû Hanîfe (r.a.), bu peygamberlerin sözlerini hatırlatarak, Haricîlere insanları yargılama konusunda daha dikkatli olmalarını ve Allah’ın (c.c.) merhametini göz ardı etmemelerini öğütledi. Bu bilgece yanıt, Haricîlerin silahlarını bırakmalarına neden oldu.
Bu olaydan çıkarılacak pek çok ders var. Birincisi, iman bir bütündür ve insanlar arasında iman dereceleri belirleyip onları yargılamak biz kulların haddine değildir. İkincisi, Allah’ın (c.c.) merhameti ve bağışlayıcılığı her şeyin üzerindedir. İnsanları yargılamadan önce Allah’ın (c.c.) rahmetini ve adaletini unutmamalıyız. Üçüncüsü, dini meselelerde bilgi ve hikmet sahibi olmak, insanları doğru yola yönlendirmek için elzemdir.
Ebû Hanîfe’nin (r.a.) bu bilgece yaklaşımı, bugün bile bizler için önemli bir rehberdir. İnsanları yargılamadan önce, Allah’ın (c.c.) merhametini, peygamberlerin öğretilerini ve dinimizin temel prensiplerini unutmamalıyız. Bu hikmetli öğütler, bizlere her zaman doğru yolu gösteren bir ışık olmalıdır.