Müslümanların hayata bakışını şekillendiren ibadetlerden biri de Kurbandır.

Hayvan adamakla, Allah’a adandığının ve samimiyetin göstergesi olan kurban ibadeti, şekilsel yönünden öte manevi yönü öne çıkmaktadır.

Rabbimiz Kur’an’da ne buyuruyordu?

“Onların (kestiğiniz kurbanların) ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. O’na ulaşan tek şey kalplerinizdeki takvadır…” ( Hac, 37)

Mesele, et yemek veya kan akıtmak değildir.

Önemli olan kurbandaki et değil, kulluk bilincinde olmak ve niyette samimi olmaktır.

Hz. Peygamber’in (s.a.v.) buyurduğu üzere “din haddizatında samimiyettir.”

Kurbanda “o kurum 5.000 TL, şu kurum 7.000 TL karşılığında hayvan kesiyor” diyerek kemerleri sıkma politikasını korumak adına en ucuz olan yere kurban bağışında bulunmak, Allah ile pazarlığa girmek ve kalitesi en düşük olana müşteri olmak değil de nedir?

Şu kadar parayla şu yere bir kurban bağışlarım, eve de şu kadar et alırım düşüncesi ile hareket edenler; hesapçıdır, hasbi (samimi) değillerdir.

KAN TUTANLAR VE PARA TUTANLAR

Kendilerini kan tutanlar ve para turanlar olmak üzere iki grup göze çarpıyor.

Kan tutanlar, kan görünce dayanamayarak fenalaşırlar.

Peki ya kendilerini para tutanlar…

Kurban fiyatları; Filistin’de 500 dolar, Mekke’de 300 dolar, Afrika’da 200 dolar olduğu bilgisinin ardından Afrika’yı seçenler işte bu grubu temsil ederler.

“Yer altı zengin, yer üstü fakir olan Afrikalı kardeşlerimiz de etin tadına baksınlar” düşüncesi gerçekten önünde bir dakikalık saygı duruşunu hak edecek cinstendir.

Fakat yanı başımızda Afrika halkını aratmayacak insanlar varken ve onlara etin tadına baktırmadan aşırı ucuzluktan ötürü Afrika’ya uzanmak ne kadar doğrudur?

Küçük bir düzeltme;

1-      Bu yazdıklarımız fıkhî bir hüküm değil, vicdani bir hesaplaşmadır.

2-      Elbette, Afrikalı kardeşlere kurbandan pay ayırmalıyız. Yeter ki, evvel emirde başlamamız gereken yerleri ıskalamayalım.

3-      Vekaleten kurbana karşı değiliz, en ucuz olana koşmaya kaşıyız. Zira bu, samimiyeti delik deşik eden bir durumdur.

4-      Kurbanda samimiyet dağ gibi olunca, aldanmamak için tartıya da gidilir, para da konuşulur.

Fakat problem kurbanları bit pazarından alma aşkıdır. Kurbanı ayağa düşürmenin anlamı yoktur!

Hayvanı keserken gönlümüzdeki putlar kesilmediğinde ne bu kıldığımız namaz ne de bu kestiğimiz kurbandır.

Kabillerin dünyasında Habilce bir yol izlemeye çalışıyoruz.  Kurbanın kabul edilmesi için çırpınanlardan olmalıyız.

Öyleyse herkes işine değil, içine baksın…

İNSANLARDAN TATİLE KAÇIŞ!

Bayramlar, tatile kaçışın değil, akrabaların ve eş-dostların birbiriyle buluştuğu koordinat noktasıdır.

Evet, bayrama sıkıştırılan tatil eleştirisinin iyi yapılması gerekir.

Bayramın amacı bilinmediği için hayatımızda savruluşlar görülüyor.

Ziyaretlerin kesildiği bir bayram anlamını yitirmiş demektir.

Modern dünyanın, Müslüman kanada bir sürprizidir!

Her şeyi dönüştüren çağ, sevincin ve beraberliğin anavatanı olan bayramları da kanlı elleriyle değiştirmeye çabalıyor.

Bayramlar, tatile çıkmak için en büyük fırsat olarak lanse edildiğine şahit oluyoruz.

Anne-babanın bile rızasını öteleyip, hazlarına dört elle sarılanların sırtlana dönüşmesini onaylayamayız. 

Sırtlan; tüm değerlere ve anlayışlara saldıran yaratık.

Sırtlanlara değil, salih insanlara hava kadar ihtiyacımız var.

Yani sadece kendini merkeze almayacak, kendi aleyhine bile olsa hakikati öne alacak Mü’min kitlenin özlemi içindeyiz…

BAYRAMI YENİDEN CANLANDIRMAK

Bayramı, gerçek anlamından kundaklayarak bütün değerleri tırpanlamaya çalışanları veto ediyoruz!  

Misafir kıtlığı yaşayan bir evin harabeden farkı yoktur. 

Neşesi yağmalanmış ve kanlı hançerin altında can veren bayramlar ne ruh verebilir ne de ruh olabilir.

Büyüklerin sayılmadığı, küçüklerin önemsenmediği ve genç kitlenin değer görmediği bir toplum ölü bir toplumdur.

Ölüler için tek görevimiz vardır, cenaze marşı yazmak, cenaze duası okumak ve nur içinde yatsın demek!

Canlı cenazeler olmaktan sığınmalıyız Rabbimize… Tekrardan can vermeliyiz güzel değerlere…

BÜGÜN BAYRAM OLSUN

“Bugün Bayram olsun” metninin- ütopik yerleri olsa da -yürek ısıtıcı bazı pasajlarını paylaşarak sözü noktalamak istiyorum.

“Bugün kara bulutlarla güneş kardeş olsun. Uzanıp dünyanın üstüne keyif çatsınlar.

Yıldızlar geceyi beklesin arkalarında. Gündüz ve gece büyüsün, ele avuca sığmaz bir bayram olsun.

Bir çocuk, sarışın ya da esmer, ucunda zil olan bir küçük tekerleği sürsün hayatın ücra köşelerine.

O ses, bütün unutkanlıkları gidersin, herkes yeniden insan olsun.

Dünyaya yeniden baksın. Sonra herkes, bir ucu doğuya, bir ucu batıya uzanan kocaman bir gülücük tutsun içinden. Sonra tutunsun o gülücüğe.

Hayat bayram olsun, başka bir şey olamasın.

Haber bültenleri, tutulup kulaklarından şehir dışlarına çıkarılsın.

Cep telefonları dipsiz kuyulara hapsedilsin.

Televizyonlar yedi kat kilitlerle kilitlensin...

Bugün ruhumuzu saran bütün kalabalıklar uzak olsun ne olur ey insanlar!

Bugün ruhlara sadece bayram dolsun. Çocukların gönlü olsun hem...

Hem de herkes çocuk gönüllü olsun! Gönüller bayram olsun.”

Vesselam.