Kurban, “yakınlaşma” anlamına gelmektedir. Kurban, Allah’a yakınlaşmanın en önemli vesilelerinden biri olduğu gibi, aynı zamanda kendi gerçek benliğimize, yakınlara, komşulara, çevreye ve hiç tanımadığımız insanlara da yakınlaşma vesilesidir. Günümüzde Müslümanlar kurbanla sınır ötelerine ulaşmaktadırlar. Kurban, gidilmeyen birçok ülke ve halklarla tanışıp yakınlaşmaya vesile olmaktadır. Kuran’da “mensek” olarak da isimlendirilen bu ibadet, Hz. Muhammed’den önceki peygamberlerin insanlığa tebliğ ettikleri ilahi mesajlarda da yer alan Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail’in onunla samimiyet sınavına tabi tutuldukları, Allah’ı birlemenin, O’na teslim olmanın şiarı ve sembolü olan bir ibadettir.
İslami terim olarak kurban, “şartları belirli hayvanları, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak amacıyla kesmek” şeklinde tanımlanır. Fıkhî bir terim olarak ise “belirli vakitte (kurban bayramı günlerinde) belirli şartları taşıyan hayvanı ibadet maksadıyla usulüne göre boğazlamak, ya da bu şekilde boğazlanan hayvan” demektir.
“Kurban” sözcüğünün dilimizdeki kökeni, adak, hediye, yakın olma, yaklaşma, yakınlık gösterme, hediye verme gibi anlamlar içeren, İbranice “korban” ve Arapça “K-R-B” sözcüğüne dayanmaktadır. Ancak dilimize sözcüğün "yakınlaşma" anlamının dolaylı olarak geçtiğini söyleyebiliriz.
Kurban için kullanılan diğer bir Arapça kelime insan için değerli olan şeylerin Allah için feda edilmesi anlamına gelir. Nitekim İbrahim peygamber, kendisi için en değerli olan bir şeyi, biricik oğlunu Allah için feda etmek gibi büyük bir sınava tabi tutulmuştur. Bu feda edişte, insanın Allah’a iman ve teslimiyet konusunda yüksek bir bilinç düzeyine ulaştırılması amaçlanmaktadır.
Kurban kesme eylemi, İslam dininin doğuşundan çok önceki çağlara kadar uzanır. Çok eski tabiat dinleri ile Mezopotamya, Anadolu, Mısır, Hint, Çin, İran ve İbrani dinlerinde yılın belli aylarında dinî törenlerle kurban sunma, bayram yapma geleneği vardır. Ancak insanlık tarihinde en fazla şöhret bulan kurban olayı Hz. İbrahim'in ki dir.
Kurban kavramı üzerine yapılan çalışmalar, kurban ayinlerinin çok tanrılı, pagan kültürlerden, tek tanrılı dinlere değin, bazı benzer anlamlar ve gerekçeler taşıdığını ancak uygulamalar konusunda farklılıklar olduğunu ortaya koyar.
Kurban kavramının doğaüstünü denetlemeye yönelik büyü ve bir tür hediye verme eylemi olarak doğduğunu söyleyebiliriz. Kurban, dinsel ya da kutsal amaçlarla sembolik bir sunumun yok edilmesini içeren bir verme eylemidir.
Kurbanın bir ibadet olarak yerine getirilmesinin sebeplerini beş madde başında toplayabiliriz:
1. Hayranlık: İnsanlar çeşitli sebeplerle bazı şeylere (gök, ay, güneş, hayvan vs.) hayranlık duymuşlar, bu hislerini de o hayran oldukları varlıklara kurban sunarak dile getirmişlerdir.
2. Şükran: Yeryüzünde çok çeşitli nimetlere sahip olma şansına erişen insan, bunları kendisine ihsan ettiğini düşündüğü Tanrı ya da Tanrılara kurban sunmak suretiyle, şükrünü ifade etmiştir. Yani kurbanı bir teşekkür vasıtası olarak düşünmüştür.
3. Gönül alma: İlkel dinlerde insanlar, Tanrı/Tanrıların gazabını dindirmek ya da işlemiş oldukları suçların cezasından kurtulmak için kurban eyleminde bulunmuşlardır. Kurbanı bir tür gönül alma vasıtası olarak kullanmışlardır. Ne de olsa "Yarım elma, gönül alma" için yeterlidir.
4. Pazarlık (Adak): İnsanlar bazı isteklerinin Tanrı/Tanrılar tarafından kabul edilmesini istemişler/dilemişlerdir. Dilekleri yerine gelince de Tanrı'ya bu lütfunun karşılığı olarak kurban sunmuşlardır.
5. Kefaret: İnsanlar yaptıkları fenalıklar ve işlemiş oldukları cürümlerin karşılığı olarak kurban eylemini gerçekleştirmişlerdir.
İnsan soyunun değer verdiği ilk nesne yiyecektir. Yiyeceğin elde edilmesi sadece avcının, toplayıcının veya çiftçinin elinde olan bir şey değildi. Bunların üzerinde yiyeceği denetleyen bir güç vardı ki, insanlar ihtiyaçlarını sağlamak istediklerinde bu güce başvurmak ya da O'nun sözünü dinlemek mecburiyetinde idiler. Böylelikle, bu güç ile insanlar arasındaki ilişkinin kurulması amacına yönelik dinsel törenler ortaya çıkmıştır.
Tarihte, insanlığın ilk yaratıldığı zamandan günümüze gelinceye kadar, çeşitli kültür seviyelerinde birçok insan toplulukları yaşamış ve her topluluğun kendisine özgü dini yaşantıları olmuştur. Nitekim yapılan antropolojik çalışmalar, ulaşılabilen en eski dönemlerde de insanların dini yaşantılarının olduğunu göstermektedir.
İlahi dinlerin kutsal kitaplarına ve Kuran’a göre ilk insanla başlayan dini hayattan bahsedebiliriz. Hz. Âdem ilk insan, aynı zamanda da ilk peygamberdir. Çeşitli kaynaklarda kurbanın ilkel topluluklardan itibaren bütün dinlerde kendini gösteren bir ibadet olduğu ifade edilmektedir. Dolayısıyla bir dini inanışa sahip olan insanlar, yaratıcı olarak kabul ettikleri Yüce Varlığa olan bu inanç ve bağlılıklarını dua ve sungularla dile getirmiş, inandıkları Yüce Varlığa ibadet etmişlerdir. Bu ibadetler içerisinde "kurban" hemen hemen bütün dinlerde ortak bir dini davranış olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kurban sunan toplulukların sunacakları kurbanlıklar ve kurban çeşitleri yine onların kültürüne göre değişmekle birlikte kurban sunma davranışı, ilkel insanlardan gelişmiş toplumlara kadar, bütün dinlerde görülen ortak ibadettir.
Kurban Kesen Medeniyetlerde:
1- Savaşlarda kadın, çocuk, yaşlı, silahsız ve din adamları öldürülmez.
2- Esirlere hiçbir surette işkence ve kötü muamele yapılamaz.
3- Aile içi şiddet ve huzursuzluklar azdır. Boşanma oranları azdır.
4- Sporlarında sadelik vardır. Yüzme, güreş, atıcılık vb.
5- Eğlence tarzlarında şiddet yoktur.
6- Akıl hastalarını tedavide musikiyi kullanmışlar.
7- Toplumda cinayetler, suç oranları azdır.
Kurban Kesmeyen Medeniyetlerde:
1. Savaşlarında herkes öldürülür
2. Esirler insan muamelesi görmez
3. Aile içi şiddet ve huzursuzluklar fazladır. Boşanma oranları fazladır.
4. Sporları kan ve şiddete dayanır. Boks, stadyumlarda vahşet, araba yarışlarında ateş ve kan sıçratılır.
5. Eğlenceleri şiddete dönüşecek öğeler içerir. Yakma-yıkma, asma-kesme,
6. Akıl hastalarını kırbaçlayarak tedavi yöntemleri uygulamışlardır.
7. Toplularında kan olayları çoktur. Suç oranları fazladır.
8. İspanyolların boğa bayramlarında işkence edilerek öldürülen boğalar.
9. İnsan avı bir spor olarak bazı yerlerde zengin sporu olarak yapılmaktadır.
10. Neticesi sadece ölüm olan bir çok müsabakalar düzenlenmekte ve tonlarca para harcanmaktadır.
Kurban kesmeyen milletlerin de niçin kan dökücü ve vahşi mizaçlı olduklarını anlamış oluyoruz. Kurban kesmeyen milletlerin harplerde düşmanlarına karşı takındıkları tavırlar da o millet mensubu fertlerin kendi içlerinde birbirlerine ve bizzat kendilerine karşı takınmış oldukları tavırdan daha başka bir davranış şeması göstermektedir.
Ringlerde, arenalarda kanlar içinde can veren, pistlerde veya meydanlarda odun yığınları arasında diri diri yakılan bu insanlar, hep bu medeniyetlerin kendi taraftarlarına tatmin sağlamak için feda etmek mecburiyetinde kaldıkları kurbanlar olmuşlardır.
Not: Özkan Karaca; Dinlerde, Mitolojilerde, Savaşlarda: Kurban, MSN Yayınları, İstanbul, 2017.ss.167 eserinden alınmıştır...